Posts

Showing posts from January, 2013

Pınar Selek'e Ağırlaştırılmış Müebbet Cezası-Adaletin Ölümü

Image
Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin ölümü, 127 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan 1998 yılındaki patlamaya ilişkin davanın 15.yılında, Pınar Selek’in beraat kararını bozan Yargıtay’a uyan mahkeme, Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Pınar Selek üzüntülerini ifade etmekte zorlandı. Biz de öyle; zorlanıyoruz. Daha önce aynı davada üç kez beraat eden Pınar Selek, adaletteki bu tam tersi dönüşü açıklamakta elbette zorlanacaktır. Bizler de yargı mensupları adına da acı çekeceğiz. Ortada kesin bir kanıt dahi yokken bu karar hukuksuzluğun kanıtıdır. Gazeteci, bilim adamı, sanatçı ve halk katilleri zamanaşımlarıyla ‘temize çıkartırlarken’ Pınar Selek’e ceza vermek için ne gerekiyorsa yaptılar. Davanın hala Yargıtay süreci var. Güvenimizi yitirsek de bir kez daha aşındıracağımız bir yargı yolu var. Pınar Selek’i özgür bırakmamak için elinden geleni yapan zalimlere söyleyecek sözümüz de bitmeyecek. Bir insan kendisine atfedilen suçlarla ilgili

Sivil Kadın Kuruluşları: Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER)

Image
Kadınların siyasi arenada yer almasını destekleyen KA.DER’in misyon tanımı “kadınların seçimle ve atamayla gelinen tüm karar mekanizmalarında eşit temsilini sağlamak”tır. KA.DER’in amaçlarını ise, “Kadınların politikaya katılımını engelleyen ekonomik, sosyal, kültürel ve yasal engellerin ortadan kaldırılması, Kadınların karar  mekanizmalarında eşit temsilini sağlamak için geçici özel önlem politikalarının yasalarda ve siyasi parti tüzüklerinde yer alması, Partili ve partisiz kadınların güçlendirilmesi, aday olmaya teşvik edilmesi ve görünür kılınması, siyasi partilerde yer alan kadınlar arasında; onlarla kadın hareketi arasında, kadın sorunları ve politikaları konusunda iş ve güç birliğinin gelişmesi amacıyla, lobi, savunu, kampanya, örgütlenme ve eğitim çalışmaları yapmaktır.” olarak sıralamak mümkündür. KA.DER’in 2009’dan bugüne değin yürüttüğü en kapsamlı proje KA.DER Siyaset Okulları’dır. Bu projenin amaçları; Genel seçimlerinde kadın aday oranını ve seçilmiş kadın sayısını

N.Ç.'nin Adı Artık 'Fahişe'

Image
Mardin’de N.Ç’nin yaşadıklarına hepimiz bir ucundan da olsa şahit olduk. N.Ç adaletimizin utanç tablosu olarak geçen on yıl içerisinde ise ismini hiç duymadık. Hiç düşündünüz mü, N.Ç’nin ismi gerçekte neydi? Belki Nilüfer, belki de Nuraydı. Adaletin can çektiği bu ülkede belkileri çok fazla sıralamaya gerek yok; çünkü Türkiye Cumhuriyetinin adaleti N.Ç’nin adını 16 Ocak’ta onanan dava ile teşhir etti. N.Ç’nin adı artık “fahişe”ydi. Şimdi 22 yaşındaki N.Ç bundan on yıl önce 24 kişinin tecavüzüne uğradı. Geçen on yılda yerel mahkemenin verdiği kararı Yargıtay kısmi olarak bozdu. Dava sürecinde şöyle bir sonuç ortaya çıktı: N.Ç kendi rızasıyla “tecavüze” uğramış olabilirdi. Bu ihtimal göz önünde bulundurularak; N.Ç ile “ilişkiye” giren 24 kişiye itibarlarını sarsmayacak en alt sınırdan cezalar verildi. Pornocu gazeteciler Kamuoyunda yığınla tepkiye neden olan N.Ç’nin hikâyesi; elini taşın altına sokmaya cesareti olan gazetecilerimiz tarafından dile getirildiğinde, N.Ç’nin ifadeler

Öndeki

Image
Zaman geçiyor, yapacak öğrenecek çok şey var, konuşacak düşünecek çok şey var. Kovala, dur. Kimle ne kadar vakit geçirmeli, neyi düşünmek faydalı, hangi kitaba öncelik vermeli? Seçim yap, seçim yaptıkça günü aş, kendini aş, aşkın ol, içkin olma, içe dönme o kadar da, ama içe de dön, tanış, uzlaş, tartış, gör, gez, hatırla. Seç işte, insan seç. Kendini gerçekleştir.- leştir,-leştir,-leştir, daha akıllı ol, daha bilinçli ol, daha da daha da. Kontrol et, organize et, dengele. Tüm bunları güçlenmek için yap. Hayatta kalmak için. Ona haddini bildirmek için, şuna ezik gözükmemek için, buna laf yetiştirmek için, oradakilere iyi görünmek için. Fırsatlar dünyasındayız, kimsenin "Ama..." demeye hakkı yok, "Şansın vardı yapsaydın!", "Yeteri kadar istemedin demek ki!", "Etrafındakilere karşı çıksaydın!", "Ezik kalmasaydın!". Frontal, çağ senin çağın, çalış bakalım. Pınar Özer www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Başbakanın 3 Değil 5 Olsun Revizesi ve Yeni Revize Önerileri

Image
Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk önerisi, daha doğru ifadeyle dayatması, yeni bir noktaya ulaştı. Aslında başka ülkelerdeki ziyaretleri sırasında, o ülkelere beş çocuk önerisinde bulunurken, “tamam, bize diyor aslında” demiştik. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” değil de “gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla” olmuştu tabiri uygunsa. Başbakan geçen günkü Gaziantep ziyaretinde, Suriyelilerin kaldığı çadırları dolaştı. Ve burada kucağına verilen ikiz bebekleri sevdi. İkizleri idare etmenin ne kadar zor olduğunu anladığını sanıyorduk. Ancak onun kafasında başka bir ampul yandı. Katıldığı nikâh töreninde, her nikâh töreninde yaptığı konuşmasına benzer bir konuşma yaptı sayın başbakan. Ancak bu sefer üç çocuk talebini revize etmişti. “Bir çocuk iflas, iki çocuk patinaj… Üç eh… Bize 4–5 lazım…” deyiverdi. Demek ki başbakan ikiz görünce coşuyor. Verilmiş sadakamız var ki üçüz görmüyor bir yerlerde! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu revizesini yaparken, çok kli

Mehmet Ali Birand Vefat Etti! Yoksa İnsanlık da mı?

Image
Perşembe günü sabah saatlerinde Twitter’da, Mehmet Ali Birand’ın öldüğü yolunda haberler gezinmeye başladı. Pek çok haber sitesi haberi kaçırmamak için olsa gerek, doğruluğuna emin olmadan haberi manşetlerine taşıdı. Ancak haberin doğrusu o saat itibariyle usta gazetecinin yoğun bakımda olduğuydu. Sosyal medyada çoktan öldürülmüştü Birand! Hatta Twitter paylaşımları ikiye ayrıldı.  Ölmesine sevinenler ve üzülenler olmak üzere… Gün sonunda asıl acı haber gelinceye kadar Mehmet Ali Birand’ın sanal ölüm haberine karşı “oh olsun” olarak özetlenebilecek, çok sayıda Twitter notu okuduk. Görüşlerine karşı dahi olsanız, hatta ve hatta o görüşlerden tiksinseniz dahi, bir ölüm haberini suskuyla karşılamak zorundasınız. En azından… Tuna Kiremitçi’nin Twitter notu bugün şuydu ve bunun üzerine kısa süreli polemikler yaşandı sosyal medyada. “Mehmet Ali Birand’a ölmekten çok bugün Diyarbakır’da olamamak koymuştur.” Bu notun altından çok anlam çıkarılabilir. (Dikkat, az sonra okuyacağın

Sivil Kadın Kuruluşları: Türkiye Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER)

Image
Geçtiğimiz hafta, ülkemizde sivil kadından bahsettikten sonra bu haftadan itibaren sivil kadının  görev aldığı kuruluşları sizlere tanıtmaya niyetlendim. İlk olarak, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), çalışmaları ve projelerinden bahsedecek ve sizlere bu kuruluşların çalışmalarından hangi projeleriyle nasıl yararlanabileceğnizi aktaracağım. KAGİDER, Geleceğin iş dünyasını yapılandırmada etkin kadın girişimciler yaratmayı, kadın girişimci sayısını arttırmayı ve var olan girişimcileri güçlendirmeyi amaçlar. Kadın girişimciliğini düzenlediği eğitim programları ve teşviklerle destekleryen KAGİDER’in kadın girişimciliğini arttırmaya yönelik birçok proje yürütür. Bu projelerin detaylarına geçmeden önce KAGİDER’in Vizyon ve Misyon tanımını bilmek önemlilik arz eder. KAGİDER’in Vizyon tanımı “Kadının üreterek ve varlığını özgürce ortaya koyarak tüm karar süreçlerinde etkin rol aldığı bir dünya yaratmak.” olarak iletilirken, misyon tanımı ise, “Kadın girişimciliğini geliştirmek; ekon

KARA AYNA

Image
Black Mirror. Sinema ve dizi konusunda fikirlerine çok güvendiğim DJ sevgili Arzu Çağlan' ın tavsiyesi üzerine Black Mirror dizisini seyrettim. Şu anda televizyonlarda gösterilmiyor. İngiltere'de geçtiğimiz aralık ayında Chnannel 4' de yayınlanmaya başlayan bu dizinin, her bölümünde farklı konu işleniyor. İnsanı ele alış biçimi açısından övgüyü hak ediyor. İlk bölümün konusunu anlatırken bile sesimizi alçaltarak anlatmamıza sebep oluyor. Konusuna fazla girmek istemiyorum, seyretmek gerek. Black Mirror birbirinden bağımsız üç bölümden oluşuyor, her üç bölümde ''insan olmak'' üzerine öyle şeyler söylüyor ki keşke birkaç bölüm daha olsaydı diyebilirler. Öte yandan izlemeye dayanabilirler miydi? Bilemiyorum. Teknolojinin insan için en büyük tehditlerden birisi olduğunu ancak insan isterse olduğunu görüyoruz filmde. Modern dünyanın tekno paranoyası dizinin yaratıcısı Charlie Brooker (Dead set)sözleriyle, temanın en güzel tarifi: “Teknoloji bir ilaçsa -ki

KADIN KOKUSU NEDİR BİLİR MİSİN GIOVANNI?

Image
Dikkat: Bu yazı genelleme içerir. Yook o değil. Al Pacino' nunkinden değil bu, Giovanni Arpino' nun kaleminden çıkma değil yani. O değil işte, vanilya kokusu değil; yok, o da değil, Estee Lauder 17383940 da değil; yok işte Ralph Lauren de değil, kürkünün kokusu da sinmez, o da değil. Ben sana söyleyeyim ne koktuğunu, ayda bir kan kokar kadın bir kere. Ped kullanıyorsa terler bacaklarının arası, bir de uzun süre değiştirmezse tarif edilemeyecek bir koku, haydi bir de donuna falan geçmişse kalır o bütün gün. Tuvalette yeni ped değiştirmiş birinin arkasından girsen kokuyu hemen anlarsın. Regl döneminin son günlerine doğru daha da farklı kokar, çünkü kan daha az geldiğinden genellikle daha az sıklıkla değiştirir pedi ve kurur o kan pedin üstünde. Tampon kullanıyorsa da tamponu içine yerleştirirken kullandığı parmağı kokar bu sefer. Sonra regl geçti, penisli bir partnerden ya da çok ped kullanmaktan kaptıysa bir mantar, virüs, bakteri; o canlının saçtığı koku neyse o kokar ş

BİTTİ

Image
Hak yoktur, ayrıcalık vardır. Bu nedenle bundan sonra tek bir kelime daha, kadın hakları üzerine yazmayacağım. Çünkü görüyoruz ki hak denen bir kavramın dünyada asla anlaşılmamış olan bir kavram olması, kendi hayatını ve beklentilerini bilmeyen insanların suçu hep başkalarına atmaları, kadın hakları kadar erkek hakları da olmadığından dolayı, sanki ezilen bir grup için çığırtmak zorundaymışsınız gibi olması hiç birşeyi değiştirmiyor. Özellikle Türkiye denen toprak üzerinde, hiçbirşansı yok kadının/erkeğin. Romantik mutlu ayrıcalıklı duruş ile dünya değişmiyor. Kavramları masa üzerine yatıralım. 1- Romantizm : Görüyorum ki şiirler şarkılar türküler hep bir noktaya kadar derin benzerlikler gösteriyor. ‘’Ah kadınım sana neler yaptılar, nasıl kıyarlar sana canım benim! ‘’ ya da ‘‘Anam anam, garib anam!’’: Fakir edebiyatı ile bir konuya dikkat çekmenin hiçbir işe yaramadığını gördük. Görmelisiniz ki bu yaklaşım ağacı da taşı da farklı bir yaklaşım ile görmeniz için, belki de ileric

Çarpıcı Bir İstanbul Masalı "Cellatbaşı"

Image
Birçok gazete ve dergide makale, deneme ve öyküleri yer almış Erk Acarer’in 2010 yılında çıkarmış olduğu romanı Cellatbaşı, benim için son yılların en iyi romanları içerisinde yer alıyor. Sarayda baş cellat olarak görev yapan Kara Ali’nin ailesiyle, çevresiyle ve işiyle olan ilişkisinin işlenmesiyle başlıyor roman. Kara Ali’nin aldığı canlara üzülürken, Kara Ali’nin hayatından kesitlere de üzülürken yakalıyor kendini okuyucu. Hatta romanın genelinde Kara Ali’ye karşı hissettiğiniz duygular oldukça nötr oluyor. Kara Ali bir Çingene… Ve toplumun Çingenelere yönelik nefreti, bildiğiniz gibi o gün de vardı. Kara Ali üzerinde hem bu ırkçı nefreti, hem de cellat olduğu içinde kendisine yönelik korkuyu giyiyordu üzerine. Peki, Kara Ali cellat olmasaydı ne olurdu? İşte bu soruyu sorarken bulabilirsiniz kendinizi. Ayrıca kitabın sonlarına doğru “engerekler, çıyanlar ve akrepler” metaforundan da çok etkileneceğinizi düşünüyorum. Kara Ali’nin çocuklarının başına gelenler de okuyucuyu çok

TÜRKİYE’DE KADIN VE SİVİL TOPLUM

Image
Sivil Toplum Nedir? İlk defa batı ülkelerinde ortaya çıkan sivil toplum, batıda ki mutlak monarşilerin bütün güç ve baskılarına rağmen onların kontrollerinden kaçan ve böylece özerk bir sürecin şekillenmesini sağlayan güçtür. Ortaçağda batıdaki kentlerde oturan kişiler, zamanla kentli olarak kolektif bir bilinç geliştirmiş ve sivil toplum olgusunun doğmasını sağlamışlardır. Batı monarşileri sivil toplumun izlerini hiçbir zaman tam olarak silememiştir. Sivil toplumda iktidarı dizginleyen bir güç olarak süregelmiştir. Bugünkü anlamda sivil toplumun ortaya çıkışı ise batıda sanayi devrimi ile meydana gelen yeni toplumsal ve siyasal arayışların sonucu olmuştur. Batıda Rönesans’tan sonraki gelişmelerin bir sonucu olarak yeni bir siyasal toplum arayışına girişilmiş, bunun bir gereği olarak da ulus devlet, ulusal nitelikli bir din, daha katılımcı ve özgürlükçü bir siyasal yaşam, doğal halden aranmış bir siyasal yapı gibi temalar tartışılmıştır. Zira Katolik kilisesi Rönesans’tan önce

HOMER VE MARGE SIMPSON HACCA GÖNDERİLSİN

Image
2012 yılının son çeyreğinde, ülkede özgürlüğüne pranga vurulmamış insan hemen hemen kalmayınca, gerçek olmayan hayatlar da ‘cezaya’ tabi oluverdi. Televizyon dizileri ve çizgi filmler ‘yüce karar mercii’ başbakanın ve bir işgüzarlık abidesi RTÜK’ün hedefindeydi. Başbakan Muhteşem Yüzyıl dizisine taktı. Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem kapandı, Hürrem’in namaz kıldığı sahneler çekildi. ‘Ecdadımızın’ imajı(!) daha fazla ‘yara almamış’ oldu. RTÜK’se CNBC-e’de Perşembe günleri saat sekizde yayınlanan “Simpsons” isimli çizgi film yüzünden kanala 52.931 TL para cezası vermişti. Kararın gerekçesi, tanrının şeytanın emrinde bir varlık olarak gösterilmesiydi. Tanrı, şeytana kahve ikram ediyordu. Başka bir açıdan bakıldığında tanrı misafirperver olarak gösteriliyor da diyebiliriz. RTÜK inançlı insanların rencide edildiğini savunuyordu. Dini imanı para olmuş insanların yaşadığı sistemde tanrı diye tapınılan kapitalizm dururken; inançları, ince esprileriyle mizahi çizgi filmler arasında hep farkl

Kadınların işgücüne katılma oranının %50’ye yükseltilmesini istiyoruz.

Image
Kadınların işgücüne katılma oranının %50’ye yükseltilmesini istiyoruz. "T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI SN.FATMA ŞAHİN: Kadınların işgücüne katılma oranının %50’ye yükseltilmesini istiyoruz." kampanyasını başlattım ve harekete geçirmek için senin yardımına ihtiyacım var. Hemen şimdi 30 saniyeni ayırarak bunu imzalar mısın? İşte linki: http://www.change.org/tr/kampanyalar/t-c-aile-ve-sosyal-politikalar-bakani-sn-fatma-şahin-kadınların-işgücüne-katılma-oranının-50-ye-yükseltilmesini-istiyoruz İşte bu yüzden önemli: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, bugün, Türkiye’de Kadının iş gücüne katılım oranı %28,8. Gelişmiş Dünya Ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde ise kadının iş gücüne katılım oranı %50. ADALET VE KALKINMA PARTİSİNİN 2023 YILI HEDEFLERİ, kadınların işgücü istihdamının 2010 yılındaki %27,7’den, 2023 yılında %35’e yükseltilmesi yönünde. Yeni dünya düzeninde, kadınlar küresel ekonominin kurtarıcısı olarak görülüyor. Türkiye’de özellikle kadın gir

OĞLAN ÇOCUK

Image
Dikkat: Bu yazı genelleme içerir. Oğlan çocuklarını mevcut kültürel kilitlenmelerden kurtarmak için onların üstüne en az kız çocukları kadar düşülmesi gerektiğini düşünürüm hep. Hatta ikiye ayırmadan beraber eğitmek... Bu, "Kız çocuklarına yaptığını bırakmayan erkek çocuklarıııı!" gibi bir öfke ile ilgili değil. Şu zamana kadar her şeye öfke duymuşumdur ama çocuklar için hiç öfke duymadım hayatımda, henüz. Yeteri kadar iyi bir yabancı olursam belki onu bile görebilirim. Oğlan çocuklarının büyük mağduriyet ve haksızlık içinde olduğunu görüyorum yalnızca. 21.yy denilen zamanlarda bir haber görüldü sonra:  http://gundem.milliyet.com.tr/cinsiyetsiz-anaokulu-/gundem/gundemyazardetay/24.11.2012/1631869/default.htm.  Cinsiyetsiz olmanın hafifliği, cinsiyetsiz olarak cinselliği tam anlamıyla yaşanabileceğinin ürünü... Aseksüel yapmaz hiçbirimizi, organlar yerinde duruyor. Aseksüel olsak ne olur, o ayrı. Kimlik inşasının ilk yılları, önce insansın sonra, sarışın, esmer, büyük

Hiç...

Image
Anlatacak çok hikayesi var bu denizin. Rengi boz mavisine Yakutun yeşiline döndüren Zaman aşındırıyor, Görünen her şeyi Her yere, ya da hiçliğe Açılan, açılan Kapının kolları var Söylenmeyene, yarım kalmış Söylemlere ait Süslü hayallere Tuvalde yarım kalmış, manzaralara Karanlık saçıyor parçalar, Bütün yok olana dek Her yerde hiçliğe açılan, Kapı kolları var. Ayrı, ayrı yönlere uçan Kuşlar gibi ayrılıyoruz. Aynı topraktan geliyoruz. Ayrı hayatları yaşıyoruz Yaşam bir çileye dönüşüyor Toprak üzerinde. Hikayeler anlatıyorlar bize, Sarayları, kralları, Süslü öyküler anımsadığımız Yollarımızın haritası Ayrıntılarda takılı Sonucu bir HİÇ................ Şükran Güvenilir www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Bu Coğrafyada Kadını Gömmek

Image
Kadın, ataerkil toplumun bir namus nişanesi olarak algılanır. Ne giyeceği, ne iş yapacağı ve nerelere gidip, nerelerde gezeceği önceden belirlenmiştir. Her türlü cinsel kısıtlamalar onun üzerinde uygulanır. Erkek çocuk çok sayıda kız arkadaşa sahip olunca böbürlenilir de kız çocuk okulda erkekle aynı sırada dahi oturmasın, diye elden gelen yapılır. Böyle bir ortamda büyür kadın. Umutları, arzuları örselenmiş, törpülenmiş ve ‘ideal eş’ olarak geleceğe hazırlanmıştır. Bütün bu kalıpların dışındaki kadın ise, hep saldırıya uğrar. Tecavüze uğrarsa, erkeği ‘tahrik’ ettiğine kanaat getirilir. Patrona başkaldırıp işten atılırsa, fitnecilikle suçlanır. Kocasından dayak yerse, cazgırlıkla… Kadın kendisine biçilen kalıba girmediğinde, eşinden boşandığı zaman çocuklarının velayetini bile alamayabilir. Televizyon dizilerinde de görürüz. Sosyal hayatı olmayan, evine bağlı, kocasına itaat eden kadın, fedakâr ve namuslu olarak sunulurken, bütün kötü kadın karakterleri, kalıpların dışındaki pr

Femmeİnizm

Image
DİKKAT: Bu yazı genelleme içerebilir. Sıklıkla karşılaştığım bir durum sanal ortamda, gerçek(!) ortamda, yazılarda, her yerde... 1990’ lar ve 2000’ lerin toplumsal değişimine, hızına ve görsel algısına uygun olarak ortaya çıkan, asıl 3. dalga feminizm dedikleri, lipstick feminizm. Aslına bakarsanız hangi dalga neydi, en son kaçta kaldı, 4'e geçtik mi falan derken yeni baştan hatırladım ve lipstick feminizmi öğrenmiş oldum. "Kadının gücü güzelliğinden gelir!" mottosu beni tekrar tekrar düşündürüyor, "Burada dahice bir değişim var ama ben göremiyorum herhalde." diye. Yahu o kadar insan sutyenleri boşuna mı yaktı? Sporcu ya da sürekli fiziksel aktivite içinde değilseniz, gerçekten ama gerçekten işlevsel bir amacınız yoksa sutyeni sadece "göğüsler sarkmasın" diye taktığınızın farkındasınız değil mi? Ya da "lömbür lömbür sallanmasın şimdi" adlı toplumsal kolbastı için. Hele bir de rengarenk ve dantelli olanlar... Yasaklansın demiyorum, sansür