Posts

Başına Gelen Belaya Tevekkül Deme Gafleti

Image
Pek çok okuyucu burada sorunlu dindar davranışlarını eleştirdiğimizde, dine hakaret etmekle suçlar bizi. Dini bilmeden yorumlamaya çalıştığımızı varsayıp bir had bildirmeye, bir ayıplamaya girişirler. Oysa din hakkında bilgi vermek ya da dini eleştirmek kendi özelimde yapmayı tercih edeceğim bir şey değildir. Ancak içinde yaşadığımız toplumu gözlemleyebilecek kadar insanları tanıyabiliriz. Yaptığımız gözlemler bize birçok tespit yapma şansı veriyor. Bu tespitler, söylediğiniz her şeyden hakaret, aşağılama anlamı çıkarmak için nöbet tutan kimileri için rahatsız edici olacaktır. Biz de rahatsız etmek için varız. İslam coğrafyasının en önemli sorunu, yönetimlerin dine dayalı olması... Din bireysel olarak yaşanması gereken bir duygu olmaktan çıkar. Toplum ve devlet yasaları dine göre belirlenir. Bunun masum ve güzel bir çaba olduğunu söylemek de imkânsız. Bunun sebebi ise yönetimlerin dini bir biçim olarak seçmesinin sebebinin insanları rahat rahat yönetebilmek ve sindirebilmek old

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider

Image
Burada yazacağım yazıdan benim bir akşamcı olduğum sonucu çıkabilir. Değilim. Ama zaman zaman keyifli zamanları içkiyle taçlandırmak gerekebilir. Muhabbetine göre şaraba yatırılır gece. Rakı da olabilir, bira da… Bu üç ana içkidir muhabbetlere ortak olan. Hava koklanır. O kokuya en uygun içki masaya gelir. En uygun meze ve yemek hazırlanır. Dolayısıyla içki içmek, aynı zamanda güzel bir iletişim kültürü parçasıdır; yemek kültürünün zaman zaman tamamlayıcısıdır. Rakının kültürel bir değeri vardır örneğin. Öyle ki Dünya üzerinde ilk üretim Osmanlı Devleti sınırları arasındadır. Dolayısıyla ‘ecdadın’ kültürüdür rakı. Örneğin bira… Mezopotamya’nın içkisidir. Binlerle ifade edilecek yıllar önce bu topraklarda üretilmiştir. Tek tanrılı dinlerden de eskidir. Ve Dünya’nın en köklü içkileri arasında ikinci sırada olarak sayılmasında hiçbir sakınca yoktur. Ancak içkilerin en köklüsü şaraptır. Bu köklülüğü onu kutsal da yapar, günah da. Aslında İslam’a göre tüm içkiler günahtır. Sağlı

Ne okuyorsan O’sun

Image
Dört katlı kitabevinin üçüncü katında avare avare dolaşıyordum bu gün. Öylesine ve her türden kitaba göz atarak. Kiminin -dikkat çekmesi için ön kapağı görülecek vaziyette yerleştirilmiş olanların- yalnızca uzaktan kapaklarına bakıp başka şeyler düşünüyordum. Bir ara gözümün önünde kandamlaları, içimde mide bulantısı hissederek düşüncelerimden sıyrıldım. Gözüm hâlâ kitap kapaklarındaydı. Kandamlası vardı birinin ön yüzünde. Diğerine baktım, sonra bir diğerine, öylece birkaç raf sırasına hızla göz attım. Kitapların birçoğunun ön kapağında kandamlası vardı. Sanki kitaplara göz atan birinin eli durmaksızın kanamış ve bütün kitaplara kan bulaşmıştı. Belki de biri bunu bilerek yapmıştı. Kendinden bir iz bırakmak istemişti. Tek başına durduğum rafların önünde sanki bir cinayete tanıklık etmiştim. Kim bilir belki de cinayeti benim işlediğim zannedilecekti. Bu durumda kendimi nasıl savunmam gerektiğini kurmaya başladım. Her yerde kamera olduğunu düşününce rahatladım. Hatta kafamı kaldı

Yağmurdan Sonra

Image
Yağmur az önce geçti eteklerinden bu kentin..Tüm insanlar evlerine çekildi büyük bir hızla..Sokağı sessizlik kapladı, ağaçlar yağmurla dansını sürdürürken..En çok çocuklar sevindi yağmurun yağışına, onlar doldurdu bu kenti yağmurdan sonra.. Çocuk gülüşlerine benzer, yapraklara düşen her bir çiy tanesi..Hayat verir öyle ki; ona dokunan herkese..Bir çocuk olmak, bir dünya olmaktır bu yüzden..Gülücükler kondurmaktır, kararan dünyanın yüzüne tokat gibi..Morali bozulanlara bir ışıktır çocukluk, maziden kopup gelen, sevmeyi unutanlara rahmettir yağmur gibi, göklerden gelen..Çocuksulaşmadan çocuk kalmak, işte sırrı hayatın, çocuklarla içiçe yaşamak.. Yağmurdan sonra en çok onlar serpilir bu kente..Yeşeren umutlarımız olurlar, ekinler gibi büyüdükçe..Onlar dolunca sokaklara, gülücükler saçılır her yana..Balkondaki yaşlı amca ağrılarını unutur onlara bakınca..Fatma ninenin torun özlemi diner..İşten güçten sıkılmış kadınlar, günlük dedikodularına ara verirler, onların yüzündeki ışığı görün

7 Yıl Süren Cinsel İstismar ve Altındaki Gerçekler

Image
“Elazığ’ın Karakoçan İlçesi’ne bağlı Burgurcuk Köyü’nde, 15 yaşındaki S.A. adlı kızın 8 yaşından itibaren cinsel istismara uğramasıyla ilgili olarak, aralarında 68 yaşındaki bir kişinin de bulunduğu 7 şüpheli tutuklandı. Aynı suçlamayla küçük kızın ağabeyi de Antalya’da yakalanırken, 6 şüpheli hakkında da gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.” Basında yeni yer alan haber işte yukarıdaki gibi başlıyor. Çocuğa yönelik cinsel istismarın geldiği bu noktada bu haber, kutsal sayılan tüm değerlerin, başta aile kurumu olmak üzere tepetaklak olduğu çok sayıda yürek burkucu olayı da içinde barındırıyor. Köyde hayvancılıkla uğraşan 68 yaşındaki adam, çocuğa çikolatalar alıyor ve tacizlerine başlıyor. Bu olmaya başladığında kızcağız daha 8 yaşında… Cinsel istismar olayı aylarca sürerken, köy okulundaki öğretmenler, durumdan şüphelenip S.A. ile konuşuyor. Kız olan biteni öğretmenlerine anlatıyor ve öğretmenler kızın ailesini ve tacizci yaşlı adamı görüşmek için okula çağırıyor. İşte bir hast

Otizmi Yaşamak ve Yol Almak

Image
Hayata Dokun'un özel destekçisi olduğu Alternatif Anne'nin "Otizmi Yaşamak ve Yol Almak" paneli 27 Nisan'da Florence Nightingale Gayrettepe'de www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Genel Kurul Duyurusu

Sayın Üyelerimiz, Hayata Dokun Derneği Olağan Genel Kurulu 5 Mayıs 2013 tarihinde saat 11.00’de, yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde 19 Mayıs 2013 tarihinde saat 11.00’de Pierre Loti’deki Hayata Dokun Derneği ofisi''nde yapılacaktır. İlgili mevzuat ve tüzüğümüz gereği; Genel kurula sadece asil ve kurumsal üyelerimiz katılabilirler. Tüm üyelerimizin aidat borçlarının olmaması gerekmektedir. Borcu olan üyelerimizin için borçlarını ödeyebilmeleri ve Genel Kurul günü üye başvurularının alınabilmesi için toplantı salonunda Hayata Dokun Derneği Masası açılacaktır. Genel Kurul girişinde kolayca içeri girip yerlerinizi alabilmeniz için bazı kolaylaştırıcı önlemler alınmıştır. Salon girişinde karşılama masasındaki görevliler; Borç kontrolü yapıldıktan sonra tahsilat yapılıp üyemize borcu yoktur pusulası kontrolü yapan görevli tarafından verilecek, üye bu pusula ile hazirun listesini imzalayacağı masaya yönlendirilecek, borcu yoktur pusulasını verip imza attıktan sonra ke

23 Nisan Çocuk Bayramı mı Dediniz

Image
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Neşe dolsun insanlar, diye buyrulmuş bu günün anlam ve önemine ilişkin çokça kelam patlatıldı ve patlatılacaktır. Bir ülkenin bağımsızlığını ilan etmesinin bayramının çocuklara armağan edilmesi, elbette ki önemsenmesi gereken bir adımdı. Her ne kadar o cumhuriyet tarihi insanlık, demokrasi ve özgürlük adına çokça kötü anıyı içinde barındırsa da… Biz tüm şartları bir kenara itip, bir çocuk bayramı olan 23 Nisan’ın bu ülkede çocuklar için ne ifade edebileceğini tartışalım biraz. Milliyetçiliği bir kenara bırakalım. 23 Nisan’ın ülke tarihindeki önemini de… Biz şimdi biraz insandan söz edelim. Hem de daha çocuk yaştaki insanlardan… Bu ülkede birçok sorunla, daha küçük yaşta baş etmek zorunda kalan insanlardan… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in çocuk işçilerle ilgili sözlerine bir bakalım mı önce? Sayın Bakan, çocuk işçilerle ilgili soruyu cevaplarken, çocuklarda ‘sorumluluk bilincinin’ küçük yaşlarda oluşması gerektiğini sö

Analığa Vurulan Pranga ve Nazife Babayiğit Gerçeği

Image
Nazife Babayiğit… Kocaeli’nin Gebze ilçesine bağlı Pelitli Köyü’nde yaşayan bu 77 yaşındaki kadın, PKK’nin dağ kadrosunda yer alan oğluna ördüğü kazağı göndermek istediği için ‘terör örgütüne yardım ve yataklık’ suçundan üç aydır elektronik kelepçeyle yaşamakta… “Analar ağlamasın” denilen bir dönemde böylesi bir ceza neyin nesi? Analık dediğimiz duygunun devlet, yasa dinlemeyecek kadar yüce bir duygu olduğunu bilmez misiniz? Bir insanın devlete göre suçlu olması, onun anasını da mı mahkûm eder? Nazife Ana önce gözaltına alınarak 12 gün cezaevinde yatıyor. Sonra 6 yıl ceza alıyor. Yargıtay’ın kararı bozması üzerine 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Yakınlarının başvurusu üzerine ise bu ceza hapis cezasından ev hapsine çevriliyor. İşte ana yüreğinin evlat hasretine dayanamayışı, bu şekilde bir çile sebebine dönüştürülmüş oluyor bu memlekette. Nazife Ana’nın tek istediği oğluna kendisinin iyi olduğunu iletmekti. Ona bir fotoğrafını ve ördüğü kazağı yollamaktı. Ona erzak g

Duru ve Gerçek - Aşka Giriş

Image
Güneş ışığının kapalı perdeler arkasından geniş, darmadağınık odaya sızmaya çalıştığı bir sabahtı. Duru, cumartesi günü olması itibariyle hafta içi günlere göre birazcık daha fazla uyumuştu sadece, ama çok uyumuş ya da hiç uyuyamamış gibi şişmişti gözleri. Rahatı pek de hissedilmeyen koltuğa her an kalkacakmış gibi iğreti oturmuş, kitaplığa bu kocaman gözlerle bakıyordu. Sanki bir kitap seçip hemen okumaya başlayacak gibi dursa da, aslında o kafasının içindeki yolculuğun bir parçasıydı. Yolculuk onu yönetiyor, o sadece izliyordu. Düşüncelerinin oradan oraya sıçrayıp tutunamayışlarını. Kapının çalışıyla irkildi. Sabahın bu saati, kim ki gelen, perdeler kapalı, gün açıkmış bugün! evde dağınık! üstüme bir şey alsam mı? kapıcı mı acaba? düşünceleri aklından bir çırpıda geçerken kapıyı açmıştı bile. Sevinçle sıçradı, Gerçek'ti gelen. Gerçek, Duru'nun çok yakın bir dostuydu ama görüşmeleri sıradan bir arkadaşlıktan biraz faklıydı böyle. Ne zaman, ne süreyle görüşecekleri bell

Hocanın Dediğini Yap Yaptığını Yapma!.

Image
Efendim, bunca karanlık tablonun ardından yüzümüzü güldüren haber yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Kıvançla paylaşmak isterim. Başbakan Erdoğan, İstanbul’daki BM Forumu’nda vicdanlara seslenmiş(!)”Bu acımasız rekabet, bu hırs, bu tamah böyle sürerse, çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya kalmayacak.” demiş. Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyorum. Sabah Gazetesi de internet sitesinde haberi öyle güzel geçmiş ki “aman ne harika bir başbakanımız varmış da kıymetini bilmiyormuşuz” dedim içimden. Kendimden utandım, derhal tövbe ettim. Dilimi, elimi, klavyemi üç su yıkadım. Yetmedi, çamaşır suyuna yattım. Diyordu ki haberde, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 10. Orman Forumu'nda insanlık dersi verdi. Küresel vicdana seslenen Erdoğan "Eğer, üzerimize giydiğimiz elbise, Bangladeş'te 5 yaşındaki bir çocuğun umutlarıyla dokunduysa bunu derinlemesine sorgulamak ve çareler üretmek zorundayız.” Meğer bizim başbakan sınıf bilincinin de farkındaymış

CHP Seçmeni Barış İstiyor

Image
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Gülseren Onanç’ın hazırlattığı anketin çok çarpıcı sonuçlarını geçtiğimiz günlerde gördük. Barış süreciyle ilgili ankette özellikle CHP seçmeni tarafından gelen cevaplar CHP’nin bir politika değişikliğine girişmesini gerekli kılacak gibi. AKP seçmeninin % 66’sı “CHP sürece dâhil edilmeli” görüşünü dile getirirken, “CHP bu süreçte ne yapmalı” sorusuna CHP’li seçmenin % 10’u ‘daha aktif olmalı’, % 40’ı ise “Partimiz barış sürecine destek olmalı” cevabını verdi. CHP’li seçmenin yüzde 50’si sürece destek verdiğini ortaya koydu. ‘”BDP Milletvekilleri ile İmralı arasındaki görüşmeler hakkında fikriniz nedir?” şeklindeki soruya, “Görüşme barış sürecine önemli bir katkıdır” diyenlerin oranı Ocak ve Şubat ayında yüzde 38 iken, Mart ayında bu oran yüzde 43’e çıktı. Yani bu sürecin barışa doğru ilerleyeceği beklentisi artmış durumda. Sürece en sert karşı duruşu sergileyen MHP tabanının bile yüzde 28’i görüşmelerin barışa katkı yapa

Şahan Gökbakar'ın Recep İvedik Hali ve Atilla Dorsay ile Atışması

Image
Emek Sineması yıkılırsa Sabah gazetesinde yazmayı bırakacağını açıklayan ve gelinen şu noktada dediğini de yapan Atilla Dorsay ile Şahan Gökbakar arasında yaşanan gerginlik malumunuz… Geçtiğimiz günlerde Atilla Dorsay’ın Ayşe Arman’a verdiği bir röportajda Şahan Gökbakar’ın ismi yerine, oyuncunun canlandırdığı Recep İvedik karakterinin ismini dile getirmesi üzerine Şahan Gökbakar Twitter üzerinden tepkilerini dile getirmişti. Şahan Gökbakar, Atilla Dorsay’a yönelik olarak sosyal medyada şu mesajları paylaşmıştı: “Sen zaten benim adımı hala bilmiyorsan sinema yazarlığını bırak baba. Sayın Başbakan’ın benimle sohbetini kıskanan ve bana Recep İvedik diyerek aklınca aşağılayan, Atilla Dorsay’ın köşesini bırakması mükemmel olmuş!” Şahan Gökbakar’ın bu paylaşımı tam bir talihsizlik olmuş. Hele ki başbakanın elini sıkıp, Atilla Dorsay’ı ise es geçmiş olmasından kendine de fena halde pay çıkarmış anlaşılan. Sinema sanatı adına kendini ‘adı hatırlanması çok önemli’ kişiler içinde göre

Git başka yerde öl!...

Image
Bugün bir haftadır içimi kemiren bir olay üzerine yazıyorum. Kısa ve acı bir insan öyküsü… Bir vicdan, ahlak öyküsü… Sokaklarda kar, kış, yağmur demeden dolaşıp çöp toplayan insanlardan sadece birine ait… Geçtiğimiz hafta Çarşamba akşamı, Taksim’de sahne aldığımız mekânın hemen önünde gerçekleşti olay. Otuz yaşlarında bir erkek, o büyük çöp toplama aracının önüne yığılıp kaldı. Belli ki sara krizi geçiriyordu. İstanbul’un dinmek bilmeyen yağmuru da daha bir şiddetlenmişti. Sara hakkında çok bilgiye sahip değilim. Ama bildiğim kadarıyla bu kriz geldiğinde vücut tümüyle kasılır. İstem dışı çırpınışlara neden olur. İşte bu genç adam da yağmurun altında, yerde bu şekilde çırpınıyordu. Dişlerini sapladığı dili kanamaktaydı. Bu acı görüntü devam ederken, etraftan yardıma gelen insanları gördük. Birkaçımız da dışarı çıktık. Bulunduğumuz mekânın karşısındaki otelin dış kısmındaki masalara oturmuş Ortadoğulu Müslüman turistlerin başını çevirip bakmaya tenezzül etmediği bu acıya, dışarıy

Srebrenitsa Benim Yarım

Image
Srebrenitsa, yani Bosna Hersek ya da Boşnaklar anne tarafından akrabalarım. Evet, ben de Boşnağım. On yedi yıl önce, İstanbula, gözyaşları içinde gelişlerini hatırlıyorum. Buradaki akrabalar evlerini, uzun süre açmışlardı. Çoğu genç erkek ve çocuklarıyla göç eden aileler, savaştan kaçmak için gelmişlerdi. Sırpların nasıl bir zulüm yaptığını duyanların çoğu, köylerindeki yaşamlarını bırakıp bir bavulla sığınmışlardı. Bir ömrü, bir bavula sığdırmak ne kadar acı… Aradan on yedi yıl geçmesine rağmen bulunamayan kayıplar… Duruma, ister vahşet ister katliam, ne derseniz deyin; hiçbir sözcük, hiçbir isim veya verilmek istenen anlam yaşananların acısını anlatamaz. İstanbul’ da kaldıkları sürece gözlerinden yaşlar dinmeyen bu insanlara, yaşadıklarını kim, nasıl unutturabilir? Her zaman olduğu gibi en çok yara alan kadınların evlat acılarını; eş, kardeş hatta kadın olduğu için yaşadığı cinsel saldırıların acılarını kim, nasıl unutturabilir? Lahey Mahkemesi mi, Avrupa Parlementosu m

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Image
Cam tavan 1970’li yıllarda ABD de ortaya çıkan bir kavramdır. Örgütsel önyargılar ve kalıplar tarafından yaratılan, kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini engelleyen görünmez, yapay engeller olarak tanımlanır. (Wirth, 2001:1) Cam tavan; devlette, şirketlerde, eğitim kurumlarında veya kar amacı gütmeyen kuruluşlarda yüksek mevkilere gelmeyi arzulayan ve bunun için çabalayan kadınların karşılaştıkları engellerdir. Cam tavan terimi ile anlatılmak istenen, karşılaşılan sorunların belirsizliğidir. (www.anneyiz.biz/haber/haberdtl. php?hid=1809) Yönetici pozisyonunda çalışan kadınların, belirli bir aşamadan sonra yükselmelerini engelleyen faktörlerin toplamına "Cam Tavan" ya da "Cam Tavan Sendromu" adı verilir. Cam Tavan adından da anlaşılacağı gibi görünmez bir engeli tanımlamaktadır. Cam tavan, bir kadın yönetici olarak belirli bir noktaya kadar yükseldikten sonra önemli bir terfi beklediği anda adını tam olarak ortaya koyamadığı nedenlerden ötür

1071 Kadın İş Hayatına Katılıyor Projesi

Image
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Son 3 yıl içinde girişimcilik eğitimlerinden yararlananların sayısı 125 bine ulaşmıştır. Bunların yarısı kadınlarımızdan oluşmaktadır'' dedi. Ergün, TOBB, TEPAV, TOBB ETÜ, KOSGEB ile Keçiören Belediyesi Toplumsal Gelişim Merkezi işbirliğinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilen ''1071 Kadın İş Hayatına Katılıyor Projesi''nin açılış törenine katıldı. Ergün, TOBB-ETÜ Üniversitesi'nde düzenlenen törendeki konuşmasında, programın tüm katılımcılar için hayırlı olmasını diledi. Hükümet olarak, kadınların ekonomide, siyasette, akademide, sosyal ve kültürel hayatta, sivil toplum çalışmalarında daha aktif yer almalarını hedeflediklerini anlatan Bakan Ergün, ''Bugün Türkiye'de kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı yüzde 30 seviyesine yaklaşmış durumdadır. Biz bu çalışma şartlarını iyileştirmek adına hükümet olarak birçok önemli düzenlemeyi h

Başbakan Costa-Gavras'ın Emek Çağrısını Ne Kadar Önemser

Image
Bir başbakan düşünün. Etrafına kendini sürekli onaylayacak insanlarla doldursun. Kendi dediğini her şeyin üstünde görsün. Hayırlı bir amaç uğruna atılan bir adımı bile kendi çıkarıyla beslesin. Yoksula sadaka dağıtmayı sosyal devlet sansın. Zengini kazanlarla beslemeyi kalkınma… Kültürel, sanatsal ve tarihi her değeri bir ticaret kapısı haline getirsin. Sadece tarihi kişileri bir zenginlik saysın. İşte o başbakan Emek Sineması’nı bir parça vicdan azabı çekmeden işgalci sermayenin ellerine teslim eder. Sesini çıkaranın üzerine kolluk kuvvetini salar. Yine o başbakan, barış için öyle bir komisyon kurar ki ne diyeceğinizi şaşırırsınız. Öyle ya da böyle sonunda barış için adım atılıyor, diye sevinirken meslek hayatını insanları aşağılamaya ve hedef göstermeye adamış Hasan Karakaya’yı komisyonda görürsünüz. Tüyleriniz diken diken olur. İşte barış için böylesi bir komisyon üyesi seçimi yapan bir başbakan, konuya gerçekten hâkim, hayatını barış için araştırmalara ve çalışmalara adamış n

ÇALIŞIYORUM, ÖYLEYSE VARIM..

Image
Kadın hep üretkendir zaten.. Kadın çalışır hayatı boyunca, ama evde, ama dışarıda.. Sever de çalışmayı, ürettiği için, amacı olduğu için.. Herkesin amacı farklıdır ama sonuç aynıdır.. Kadın, çalışan kadın olmasa da, sevmez boş oturmayı.. Mutlaka bir şeyler bulur kendine.. İşte ben de burada okuduğum yazıya istinaden diyorum, tüm kadınlarımıza destek vermeliyiz, çalışmaları için.. http://www.haber3.com/ureten-kadinlarin-pazari-4-nisan- 2013-persembe-gunu-kuruluyor-haberi-1879378h.htm Figen Geri www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Hülya Avşar Akil İnsansa Nihat Doğan'ın Neyi Eksikti

Image
Ülkece çok değişik bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan barış sağlanacak, halkların kardeşliği nihayet tesis edilecek diye sevinirken, bir yandan da hükümetin akil heyetiyle ilgili kafa karışıklığına gark oluyoruz. Gazeteci ve yazarların ağırlıkta olduğu komisyonda bu ağırlığın muhafazakâr cenahtan meydana geleceğini tahmin etmiştik. Ancak yine de barıştır asıl mesele. Bir şekilde gelmelidir. Buyurun işte bir kafa karışıklığı… Çünkü tarafsızlığı şüpheli bir komisyonla barışı beklemek gibi nur topu gibi bir çelişkimiz var. Dünkü yazımı yazmaktayken Hülya Avşar’ın listede yer aldığını görmüş, herhalde basına sızan asılsız bir haberdir, diye düşünmüştüm. Bu sabah uyandığımda kötü bir rüya görmediğimi anladım. Popülerliği bu kadar yüksek, rüzgârın yönüne göre ilerlemeyi bir yaşam biçimi haline getirmiş ve ayrıca her konuda bomboş bir konuşma metniyle dolu bir insanın akil insan olarak ilan edilmesi, süreci sulandırmak için yetti. Sadece teklifin götürülmesi bile bu heyetten neler bekle

11. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Sinop'ta

Image
İstanbul’dan sonra Sinop’ta.. Kadınların düzenlediği, şiddet gören kadınlara ithaf edildiği festivalin Programını buradan takip edebilirsiniz.. http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-55663/ Figen Geri www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

SAKLI DENİZ ÜLKESİ

Image
“Arel uyan! Uyan Arel, sabah oldu!” Bu kupkuru sesin sahibi annemdi. Kapıdan seslenip tekrar mutfağa dönmüştü. Annemi daha fazla bekletmemek için hemen yerimden doğruldum. Yatağımın başucunda her zamanki yerinde sadık bir dost gibi beni bekleyen tekerlekli sandalyeme baktım. Kendimi bildim bileli tekerlekli sandalyem başucumda durur. Onun hayatımdaki varlığı bana güven veriyor. Bacaklarım doğuştan felçli. İki ayağının üstünde durabilmek nasıl bir duygu hiç bilmiyorum. Ben ayak seslerini çok severim. Bazen kapının önünde durup, gelip geçenlerin çıkardıkları ayak seslerini dinlerim. İnsanlar, kimi bir yere yetişme telaşıyla aceleci, kimi yorgun yılgın tekdüze, kimi sinirli, kimi sitemli, kimi alabildiğince huzurlu ve mutlu ayak sesleriyle geçip giderler önümden. Ama ayaklarının bana anlattıklarından hiçbirinin haberi olmaz asla. İnsanların ayakları konuşur aslında. Hepsinin dilini anlarım. Nedense en çok koşan çocukların ayak sesleri hüzün verir bana. Gökyüzüne havalanan binlerc

GÖÇEBE DUYGULAR

Image
Aklım t/akıldı, hep düz gideceğimi sandığım yollar kadar, şaşırtıcı başlangıçlarım oldu. İçimdeki evrenin s/essizliğe doyduğu bir anda çığlık çığlığa seni çağırdım. Ağrıdı bütün yanlarım, meğer büyük sancılarla doğarmış en büyük aşklar. Hiç bakma öyle! Kalabalığın ortasında çığlık atamamanın nasıl bir şey olduğunu iyi bilirim. Söylediklerimizle, içimize sakladıklarımızın arasındaki uçurumu da... Yine de bir gün büyük bir çığlık duyduğunda dönüp bana bakma. O ses senin haykırışındır, kendini dinlemeyi unuttuğundan beridir biriktirdiğin. Eğilip cüzdanına bakma durup durup. Çalınmış kalbinden haber ver sadece. Kendini yazmamaya mahkûm eden de sensin, hiç yazmamacasına kelimeler çalan da, oradan buradan... Ödünç alınmış bir hayat değil bizimkisi oysa. Gerçek olmalı bizim olmalı her harf, her hece, parçalanmış isminden ördüğüm, hayat niyetine... Bu kadar biriksin istemedim, kullanılmayan kelimeleri biriktirmek iyi değil derler bilirsin! Cümle içinde kullanmak da değil asıl niyetim

Otizm..Yaşamın Farklı Bir Penceresi..

Image
Nisan… Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay. Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM. 2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce b