Devlet İntikam Almaz


Türkiye, acı hatıralarını daha unutmadı. Daha doğrusu bu ülkenin bellek sahibi insanları… Darağaçlarında insanlar sallandırıldı. Toplumun ‘huzuru ve refahı’ için canlara kıyıldı. Bir kısmı siyasi sebeplerle gerçekleşti. Kimisi kısasa kısas mantığıyla… Ancak çağdaş hukuk devletlerindeki eğilim, devletin intikam alan bir kurum olmaması yönünde… Yani devlet bir kan davası yürütmemeli. Devlet, ülkedeki insanların sağduyusunu inşa etmeli, intikam duygularını körüklememeli.


Gelinen noktaya baktığımızda, başbakanın yine kendiyle çelişen açıklamalarından birine şahitlik ediyoruz. Daha anayasa referandumundan önce, idam cezalarıyla geçmişte alınan canlara ağlayan başbakan, şimdi idam cezasının tartışılmasını buyuruyor! İdam cezası tartışmalarının açlık grevleri ve AKP’ye yönelik muhalif hareketlerin yoğunlaştığı zamana gelmesi, pek manidar geliyor kulağa. Belki de iktidar, ‘yağlı urgan’ kozunu da denemek istiyor. Bu tartışılır.

İdam cezası, mantık ve etik yönden bakıldığında sakıncaları olan bir ceza türü… Dönüşü olmayan, temyizi olamayan bir hükümdür idam. Öyle ki yanlışlıkla hapis yatan, yeni delillerle serbest kalan birçok insan var dünyada. Cinayet suçundan idam cezası almış, idam gerçekleştikten sonra da mahkûmun aslında masum olduğu ortaya çıkmış pek çok örnek olay bulabilirsiniz. İşte sadece bu yüzden, idam cezasının ceza yasaları içinde yer alması bir facia…

Bu noktada bir filmden söz ederek, idam cezası hakkındaki çekinceleri pekiştirmeye çalışayım. Filmin adı Yeşil Yol… Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan filmde, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Michael Clarke Dunkan’ın canlandırdığı John Coffey’in, iki küçük kızı öldürme suçundan idama mahkûm edilişi anlatılıyor. Tom Hanks’in canlandırdığı Paul Edgecomb’la sıra dışı bir bağ kuruyor John. John, hastalıkları iyileştiren doğaüstü bir güce sahip… Paul ile sıklıkla sohbet eden John, suçsuz olduğunu yine doğaüstü yollarla kanıtlıyor. Ancak tüm deliller onun suçlu olduğunu gösterirken idam günü de yaklaşıyor. Birkaç gardiyanın suçsuz olduğunu bilmesi John’u elektrik sandalyeden kurtaramıyor. John da istemiyor böyle bir kurtuluşu gerçi. Ve devlet masum bir insanın, toplum vicdanında çocuk katili olarak yer almasına neden oluyor ve o insanı öldürüyor. Bu çok çarpıcı bir sinema örneği olarak, hepimizin belleklerinde kalmıştır, eminim.

İdam cezası, suçun şiddeti ne olursa olsun devlet tarafından kaçınılması gereken bir yöntemdir. Yukarıda kısaca anlattığım film dışında, gerçek yaşam öyküleri bulmak da hiç zor olmayacaktır.

Yine idam cezasının adi suçlar içinde yer alan, cinayet, tecavüz gibi ağır suçlar için uygulanacağını varsayalım. Bu açıdan baktığımızda da yukarıda bahsettiğim gibi “devlet intikam almaz” diyerek yine karşı çıkmamız gereken bir durum var orada. Devlet, suçun caydırıcılığını insani, etik ve çağdaş normlar gözeterek sağlamalıdır. Suçtan korkarak değil, bilinçle uzak duran bireyler yetişmesini desteklemelidir.

Devlet eğer cinayet suçunda caydırıcı olmak istiyorsa, bireysel silahlanmayı da ortadan kaldırmalı mesela. Katili idam sehpasına gönderse bile, silahlanan insanlar günün birinde birbirini öldürecektir. Silah sahip olma yaşını 18’e indiren bir devletin, cinayeti idamla cezalandırması da elbette ayrı bir çelişki olacaktır.

Cezalandırılacak olan cinsel suçsa da bunu ortadan kaldıracak olan idam cezası değildir. Bu suçun kökeni bastırılmış cinselliktir ki, bu olgu devam ettiği müddetçe cinsel suçlar da durdurulamaz. Cezası ölüm dahi olsa…

Türkiye’de karanlık geçmişe bir öykünme söz konusu… Cellâdı bol bir ülkede yaşadığımızı çok iyi biliyoruz. Ve sesleniyoruz. İdam cezasının yeniden gelmesini isteyen çok sayıda insan bulabilirsiniz. Çoğunluğun bunu istemesi için duygu sömürüsüne sığınarak çok geniş kitleler oluşturabilirsiniz. Ama biz, tarihin gelecekteki kara sayfalarında isminizi şimdiden ayırtıyoruz.

Doğan Özcan
Editör

www.hayatadokun.net'ten alınmıştır. 

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Tarihsel Süreçte Kadın İstihdamı