Demokrasi Mücadele ve Kararlılık
Günlerdir yazıp çizildi. Biz de elimizden ve aklımızdan geldiğince fikirlerimizi beyan
ettik burada. Kadınlarımız hakları için meydanlara döküldü. Ve devlet kürtajla ilgili
düzenleme yapmaktan vazgeçti. Kadının mahremiyetine ve hür iradesine vurulacak darbeden vazgeçilmesi elbette ki bir zaferdi.
ettik burada. Kadınlarımız hakları için meydanlara döküldü. Ve devlet kürtajla ilgili
düzenleme yapmaktan vazgeçti. Kadının mahremiyetine ve hür iradesine vurulacak darbeden vazgeçilmesi elbette ki bir zaferdi.
Bu süreçte söylenenlere baktığınızda söz konusu kürtaj düzenlemesini savunanların ülkenin nüfus artışıyla kalkınacağı gibi ilkel bir düşünce içinde olduklarını gördük. Bu ilkel kafadan da tecavüze uğrayan kadının bebeği yerine kendisini ya da tecavüzcüsünü öldürmesi öğütleri döküldü! Böylece isimlerindeki adaletten ne anladıklarını biz de anlamış olduk. Devlet buna karışırken fetvalar da art arda geldi elbette.
Ancak burada bitti mi? Tıpkı çizgi romanlardaki kötülük yapan karakterler gibi bir sonraki
macerada yine karşımıza çıkmayı bekliyor. Yakında haremlik selamlık şehir içi ulaşım
düzenlemeleriyle güzel ahlakımızın (!) tesisi için canla başla çalışacaklar. Yakında içkiyi
tüm yurtta yasaklayarak sağlıklı yaşamın (!) da tesisini sağlamaya çalışacaklar. Bütün bunları
sağlığınız için yaptıkları konusunda sizleri ikna etmeye çalışırken, bir yandan da nükleer
santral, termik santral ve hidroelektrik santral yaparak havanızı, toprağınızı ve suyunuzu
kirletecekler. Bunu yaparken de sizi yeni iş sahaları, kalkınma konulu laflarla ikna etmeye çalışacaklar.
İçki yasağı ve dumansız hava sahası gibi uygulamaları sağlığınız için yaptıklarını söylerken
sağlığınızı gerçekten düşünüp düşünmediklerini sorgulayacak mısınız? İçki yasağını dini
sebeplerle getirileceğine inanıp bunu bu çizgide savunan ‘dindar’ kesim hariç geri kalanların,
bu yasağa karşı çıkarken hangi yaftalarla damgalanacağını biliyor musunuz? Kürtaja karşı
olan kadınları zina düşkünü olarak nitelediklerini hatırladığınızda bununla ilgili de bir tahmininiz var mı?
Orman vasfını yitiren, daha doğrusu orman vasfı yitirtilen arazilerin satışına karşı
çıktığımızda ne düşmanı olacağız bakalım? Çocuklarımıza dağıtılan sütün bozuk olduğunu
tespit eden laboratuarı nasıl kapattılarsa ve laboratuarın başındaki adamları nasıl sürdülerse
haklarımıza, çevremize, özgürlüğümüze sahip çıkıp bütün bunlara tehdit oluşturan güçlere
karşı direndiğimizde nelerle karşılaşacağımızı çok iyi biliyoruz, değil mi? Ancak kararlı
ve örgütlü olduğumuzda her bir özgürlük düşmanı adımlarından nasıl vazgeçeceklerini de biliyoruz artık.
İşte o yüzden, mücadeleye devam. Belki de ilk defa demokrasinin gücünü hissediyoruz.
Demokrasinin seçim zamanlarında oy kullanmaktan ibaret olmadığını görüyoruz.
Demokrasinin bedel ödemek olduğunu görüyoruz. Bu bedeli kimi özel yetkili mahkemelerde,
kimi de meydanlarda biber gazlarıyla öderken acı bir şekilde de olsa demokrasiyi, mücadeleyi ve kararlılığı öğreniyoruz.
Doğan Özcan
Editör
www.hayatadokun.net 'den alınmıştır.
Comments