Hayata Dokutmak Hayallerini
Hayat, en büyük okula kaydımızı yaptırdığında henüz çok küçüktü yüreklerimiz. Çantasız, kalemsiz, silgisiz başladık onu okumaya. Hayat her gün yeni şeyler fısıldadı kulaklarımıza. Farklı sesler duyduk içinde, renklerine isimler bulduk. Her satırı not olarak düştük yüreğimize her güzelliği kaydettik sonra zihnimizde. Yüreğimiz bir kitaba dönüştü biz büyüdükçe...
Kendimize sığamadığımız anlarda karar verdik yürek kitabımızı ‘okutmaya'. Nakış nakış işlediğimiz mazimizi hayata d/okutmaya. Bu yüzden 'öğrettikçe öğrenci, öğrendikçe öğretmen olduk' bilginin sularında. İkisi de iksir gibi geldi hepimize, yüzmeye doyamadık...
Neden sonra, keşfettik okurken farkında olmadan, kendimizi okuttuğumuzu. İleride bizi okuyacak nesiller için çok önemli bir parçanın da biz olduğumuzu. Kendi hikâyemizi yazmaya karar verdik. Aslında hikâye çoktan başlamıştı. B/eşikle mezar arasında zamansız bir filmdik her birimiz dünya balosunda...Gerçekten şanslı mıydık yoksa şanslı olmak için çalışmalı mıydık ? Tecrübelerimiz öğretti bize. Emeğin, alın terinin ve helal lokmanın güzelliğine şahit olduk her yeni örnekte...
Hayata dokundukça biz, hayatı d/okudu ellerimiz. Ve d/okundukça, ses verdi hayallerimiz. Bir hayat türküsü söylenir oldu yüreklerimizden, her birisi ayrı notalarda. Ve farklı desenler döküldü nakış nakış işlediğimiz kilimlerimizden. Biz hayatı, en çok okurken sevdik...
...
Eğri motifler çarptı g/özümüze bazen de kirli ellerden. Yalanla d/okunmuş renkler griye döndü gözümüzde. D/okumayı bilmeyenler, d/okunmayı da beceremediler hakkıyla güzelliklere. Nereye değdirseler ellerini, kirlettiler geçtikleri yerleri. Ş/aşkınlıkla seyrettik bu değişimi. Hayata dokunmak, hayat getirmek demekti oysa nefesinin değdiği yerlere. Hayatıyla oynayanlar bu gerçekliği hiç kabullenmediler. Bir tarafta yürek yangınları, diğer yanda hayatla oynayanların nefret saçan kahkahaları...Hayat kitabının tam orta yerinde kırdı hayalerimi... Ben hayallerime acıktığımda, hayal aynama b/akardım oysa en çok. O aynadan izlerdim bana ait şeyleri. Şimdi bir yangının külleri dökülüyor avuçlarımdan, hayata dokunmak isterken yüreğim. Ve kırılan aynaların aksinden uzak, yeni hayallerin peşindeyim...
Hayatı okumayı bilmeyenler, dünyayı yorumlamayı; insanları yormaktan ibaret gördüler...Harfleri yanlış yerlere oturtanlar aşkı bir savaş, beraber yaşamayı gereksiz buldular. Bencil oyunlar kuranlar hep bir diğerinin oyun alanını hedef olarak seçti kendine. Beraber oynanan oyunlar tat vermez oldu, tadı olmayanlara...Dünya kocaman bir oyun bahçesiydi bir zamanlar, kırmızının rengi vardı sadece, öyle ki; kıpkırmızı bir elmadan dökülürdü içimize. Elmayı çekemeyenlerin ellerinde kırmızının bile kanı çekildi, ham elmalarla ömürlerimiz vakti gelmeden kökünden b/içildi...Kurudu d/allarımız, ölüm şerbetinden ağırdı y/aşarken ölmek. Ve inandığı güzellikler uğrunda hayata d/okutamadan hayallerini bu dünyadan göçmek...Suya sabuna dokunmakla eş değerdi işte hayata dokunmak ve kirli ellerden arınıp temiz yarınlara büyümek. Çok istedik, hayata dokunmayı hepimiz...Oyun bozanlar kadar içinde mızıkçılık olmayan oyunlar kurmayı. Kırmızıyı bir gelinin duvağında görmeyi sevdik hepimiz. Özgürlüğümüzü bembeyaz hayallerimizle süsledik. Kimse bizi sevdamızdan vazgeçiremedi...
...
Biz, hayalleri kundağına sarılmış tertemiz yarınların çocuğuyuz. Yeşil örtülü tabutundan, yeni bir dünya kuran rengarenk neslin, g/özü dönmüşlere ilk ve son dersiyiz...Hayata dokunmak istiyorsak önce hayatı doğru okumalıyız...Doğru hayaller kuruyorsak, gelecekten asla korkmamalıyız...'Anlamak bilmenin yarısıymış' O halde; Hayata dokunmak istiyorsak lütfen! Önce ellerimizi yıkayalım!
"Yüreğimizde saklı hayalleri dışarı çıkarmak istiyorsak, kırılan aynaları onarıp yüzümüze bir daha bir daha bakalım! O ayna ki; hayat taşar, hayal kokulu camından yüreğimize doğru. Ne zaman silinse yüzündeki tozlar, usulca güneşe çalar rengi..."
...
Şule Meryem Canpolat
www.hayatadokun.net 'den alınmıştır.
Comments