İktisadın temel kavramlarından biri olan istihdam, geniş anlamda sonsuz sayılan insan ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla kıt kaynakların kullanımını ifade eder. Bir başka ifadeyle istihdam, tüm üretim faktörlerinin kullanımını, üretime sevk edilmesini tanımlar. (Üstünel, 1975: 150 – 151; Ülgener, 1976: 73 – 74)
Bu geniş anlamın dışında istihdam, üretim faktörlerinden emeğin kullanımını ifade eder. Daha açık bir değişle istihdam, bir şahsın hizmetini alma ve kullanma anlamına gelir. (Acar, 1992: 7 – 8)
İstihdam çoğunlukla, piyasa içi ekonomik faaliyetler için kullanılır. Böylece iş piyasasında emeğini arz edenler (iş gücüne katılan), istihdam içinde sayılırlar. (Zaim, 1986, 106)
Kadın işgücü istihdamını açıklarken ise, tarihsel süreçteki kadın emeğinin üretimde geçirmiş olduğu aşamların incelenmesi uygundur.
Tarihsel sürece bakıldığında, kadının üretime katılımı ilkel toplumların içerisindeki işbölümüne kadar dayanır. İlk ilkel toplulukların gruplar halinde yaşamaya başlamasıyla, “ilkel komünizm” adında cinsler arası işbölümünün ortaya çıktığı görülür. (Bebel, 1975: 30) Yazılı tarih öncesi dediğimiz bu dönemlerde kadınlar iktisadi faaliyetin birincil bölümünde “toplayıcı” olarak yer alırken; erkekeler, ikincil faaliyet olarak “avcılık”la uğraşırlar.
İlkel insanın, besinin %65’ini bitkilerden, %35’ini hayvansal gıdalardan giderdiğini kanıtlayan son çalışmalarla, bu toplumlardaki kadın ve erkeğin üretime katkısı ve buna bağlı olarak toplumsal işbölümünün günümüzdeki kadının ikincil duruşundan farklı olduğu sonucu çıkarılır.
M.Ö. 20 bin’lerde insanın bitkinin üretilmesini keşfetmesiyle kadının ilk emek ortaklığının gerçek ifadesi ortaya çıkar. Erkek, sadece kendinden sorumluyken kadın, kendi ve çocuklarından sorumludur. Bir başka ifadeyle; kadın, erkekle kurulan kolektif üretim ortaklığının yarı yarıya hissedarıdır. Bu dönemlerde üretim ve tüketim fazlası olmadğından cinsiyetler ya da klanlar arasında herhangi bir üstünlük gelişmez ve bu ilk ortaklaşmacı yaşam zemininde karşımıza çıkan sistem ilkel soyalizmdir. (Kadınların Kurtuluş Hareketi, 1988: 2438)
Görüldüğü gibi, topluluk halinde yaşamayı başlatan, üretime kattığı değerle, kadındır. Bu nedenle, Paleolitik Çağ‘daki ilk insan figürleri kadın betimlemeleridir. Kadının doğurması berekettir ve kadını resmetmek kadının yaratıcı ve üretici gücünü simgeler. Bir başka ifadeyle, “özel mülkiyet”in gelişmediği Paleolitik Dönem’de, kadın ve erkeğin kolektif işbirliği zorunluluğu yaşamasaldır ve birbirlerini toplumsal ya da ekonomik olarak sömürmezler. (Michael, 1993: 25 – 30)
Bir sonraki hafta, ilkel toplumlarda kadının işgününe katılımının Neolitik Dönem durumunu anlatacağım.
İnsan Kaynakları ve kadın işgücü hakkındaki sorularınızı iletişim formlarımız aracılığıyla http://www.hayatadokun.net/bze-ulain/danmanlk-almak-stiyorum İnsan Kaynakları Danışma Kurulumuza sorabilirsiniz.
Sevgilerimle,
Evrim Gözener
Kaynaklar;
Acar, Ahmet Cevat: “Kadınların İşletmelerde İstihdamı ve Kadınların Çalışmasına
Karşı Tutumlarla İlgili Bir Araştırma”, İstanbul, İstanbul Üniversitesi sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1992.
Bebel, August: “Kadın ve Sosyalizm”, Ankara, Toplum Yayınları, 1975.
Kadınların Kurtuluş Hareketi: “Sosyal ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi”, Cilt 8, İletişim Yayınları, İstanbul, 1988.
Michael, Andre: “Feminizm”, İstanbul, İletişim Yayınları, 1993.
Üstünel, Besim: “Makro Ekonomi”, Kurtuluş Matbaası, Ankara, 1975.
Ülgener, Sabri: “Milli Gelir, İstihdam ve İktisadi Büyüme”, 5. Baskı, Gül Matbaası,
İstanbul, 1976.
Zaim, Sabahattin: “Çalışma Ekonomisi”, 7. Baskı, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1986.
www.hayatadokun.com'dan alınmıştır.
Comments