GÖN: Kadın Emeğine Dokunuşun Hikayesi


Birçok kadın gibi, benim de aksesuara düşkünlüğüm yakın çevremce bilinir. Birkaç hafta önce Sultanahmet’te gezinirken kendime bir çanta mı alsaaaam, cüzdan mı baksaaaam diyerek bir deri ürünleri mağazasına girdim. Mağaza sahibi kendi ürünlerini gösterdikten sonra bir de GÖN ürünleri satıyoruz, işte bu stantta dedi. Ürünlere yaklaşırken, lise yıllarında aldığım ve senelerce kullandığım minik GÖN çantam geldi aklıma ve ardından mağaza sahibinin “GÖN ürünlerinin tamamı istihdam edilmemiş kadınların el emeğidir.” cümlesiyle kendime geldim. “Nasıl? lütfen devam edin.” derken bu haftaki yazımın konusu, daha doğru bir ifadeyle, konuğu, Engin Altaş’la söyleşi yapma fikri yoğun bir istekle şakaklarımda attı.

Evet, sevgili okuyucu. Bu hafta, sana GÖN’ün hikayesini ve Engin Bey’in kadın emeğini nasıl değerlendirdiğini anlatacağım. Bunları okurken, derdimin Engin Bey’lerin örnek girişimleriyle yıllardır kadın istihdamına desteği anlatmak olduğunu kaçırıp Evrim Hanım da sayfaya reklam alıyor dersen, senin için yapabileceğim hiçbirşey yok derim, hatta dedim bile.
Konumuza geri dönelim. GÖN’ün kurucusu Engin Bey’e ulaşmak zor olmadı, öyle uzayda filan yaşamıyor, arıyorsun; açıyor, konuşuyor. Engin Bey’le ilk konuştuğumuzda kendisiyle sohbet etmek istediğimi çünkü her bir GÖN ürününde kadın emeğinin olmasından son derece etkilendiğimi ilettim. “Olur Evrim, gel bir gün atölyeye.” dedi. Gittim.
Sözleştiğimiz sabah, neredeyse bir ay zaman ayarlamak için izini sürdüğüm Engin Bey’in atölyesine yaklaşırken hissettiklerim, heyecanım yanında yıllarca eskimeyen GÖN’ün hikayesini öğrenecek olmam ve ardından beni atölyenin kapısında karşılayan Engin Bey’in misafirperver tavrından son derece etkilendim.
Engin Bey’le sohbete başladık ve konuya kapattığı GÖN’den ve GÖN’ün yeni doğuşundan önce Unilever’le yürütülen ÇÖP Madame Projesi’nde yer aldığını anlatarak başladı. “Kadın çalışıyorsan, bunu da bil.” dedi. ÇÖP Madame projesinin Unilever ürünlerinin ambalajlarıyla yapılan aksesuarlar olduğunu anlattıktan sonra, bu ürünlerin tasarım aşamasında yer aldığını vurguladı. Sonra, başladı GÖN ve kadınlarla olan teşrik-i mesaisine.   
Engin Bey, İstanbul Üniversitesi’nin “İşletmeli” olan mezunlarından. Fakülte yıllarında Beyazıt Kapalıçarşı’da, deri ticaretinin kalbinde başlamış deri aksesuarları üretimini öğrenmeye. Burada, İşletme fakültesi mezunu olmasından mütevellit kendisini “Ticaret İnsanı” gibi hayal edeceklere bir uyarı göndermek istiyorum. Engin Bey İşletmelidir; evet öyledir, lakin onun damarlarında yaratma aşkı kısaca Sanatçılık aktığını görmek çok zor değil.
Engin Bey, GÖN’ün ilk günlerinden bu yana, 42 yıldır, kadınlarla çalışıyor. Binlerce kadını istihdam etmiş, endüstri ve el emeğini bir sanatçı ustalığıyla birleştiren yegane üreticilerden.
Kadın’ı nasıl çalıştırıyorsunuz? sorusuna, “Kadını evde çalıştırıyoruz.” cevabını verirken devam ediyor:
“90’lı yıllarda Rusya patlaması ve Laleli piyasasının canlanmasının ardından 98 – 2000’de Uzakdoğu, Çin ve Hindistan’ın Türkiye pazarına girmesiyle GÖN  oldukça ağır bir darbe aldı ve konvansiyonel üretim altın çağını yaşamaya başladı. İşte bu dönemde oluşan ekonomik sıkıntılar sonucunda GÖN fabrikasını kapatma kararı aldım. 4 yıl önce ise, bu gördüğünüz ve buna benzer 3 atölyede yeniden üretime başladım. Bu GÖN’ü yeniden canlandırmsaydım, balıkçılık yapacaktım.Velhasıl-ı kelam, %95 emek / zamanda üretilen GÖN ürünleri, o yıllar içerisindeki ekonomik dalgalanmalar ve globalleşen Pazar içerisinde çizgisinden ödün vermeyerek üretime devam ettiği takdirde mücadele edemezdi. Örneğin, bir çantanın konvansiyonel üretimde en fazla 3 saatte üretildiğini düşünürseniz, bir GÖN ürününün kadının elinden çıkması yaklaşık 25 – 30 saattir. Bu şartlar altında emek, ürünün sağlamlığı ve organik dokunuşlarla 3 saatte neredeyse kullan - at zihniyetiyle üretilen çantanın üretim maliyeti ve satışıyla boy ölçüşemez. GÖN, kadın elinden çıkan kuvvetli bir üründür ve üzerine yüksek emek / zaman koyan kadın ürünün hem mimarı hem de mühendisidir. Üretim sürecin başından itibaren başrolde olan kadın, bir ürünü tıpatıp aynı olarak defalarca üretebilir.”
Bu açıklamanın ardından Engin Bey’e kadınların nasıl istihdam edildiğini soruyorum, devam ediyor:
“Bugüne kadar GÖN kadınları, çalışması ayıp karşılanan, bir fabrika ya da imalathanede çalışması uygun görülmeyen kadınlar oldu. Kadın komşusundan görüyor, görerek öğreniyor sonra bize geliyor ve süreç başlıyor. Bizim çalışanlarımız abonelik sistemiyle işgörüyorlar, modern bir işçi gibi. Her çalışan kadın gider makbuzu kesiyor, ücretini teslim ettiği parça üzerinden alıyor. Bu kadınların hayatlarındaki sosyal normlar bir fabrikada ya da atölyevari bir yerde çalışma imkanlarını imkansız kılıyor. Çünkü çevrelerince “Kocası, eşine ve çocuklarına bakamıyor.” denilmesi sıkıntıları var. Lakin GÖN öyle değil. Mesaili modern işçi olamayan ve mevcut 150 GÖN Kadını, çalışma tempolarını kendi aktüel hayatlarını huzursuz etmeyecek şekilde belirleyerek bir ürünün satışı üzerinden bir başka ifadeyle emeğinin %25 alarak modern bir işçi gibi ücretlendiriliyor.”
Bunları dinlerken bir taraftan Henry Ford’un verimlilik üzerine çalışmalarını düşünerek, uzaklara gitmeye gerek yokmuş, Engin Bey bu işi çözmüş diyorum içimden.
Son olarak; GÖN… bu ismin Antropolojik bir hikayesi olmalı Engin Bey? diyorum. Cevaplıyor:
“Konuşmamızın başında, öğrencilik yıllarımda başladığım deri işleme işinin merkezinin Anadolu’da olduğunu, deri tabakalama işinin yapıldığı neredeyse tüm atelyelere gittiğimi söylemiştim. İşte bu atölyelerde öğrendiğim ve Asya’dan gelen ‘KÖN’ bir başka değişle kuvvetli, eskimeyen deri anlamındaki ‘KÖN’ kelimesinin Anadolu’da ‘GÖN’ kelimesine evrildiğini öğrendim. GÖN organizasyonu ismiyle beraber böyle başladı.”
Engin Bey’le konuşmamızın sonlarına gelirken bu röportajın ana amacının dışında dinlediğim hikayeler, azık çantaları, Anadolu usülü deri tabakalama işlemi sırasında geçilen aşamaları burada size anlatma imkanım olmayacak, lakin Engin Bey’den öğrendiğim oldukça fazla antropolojik hikaye olduğunu yazmadan geçemeyeceğim.

Son olarak, Engin Bey’in dokunuşlarıyla harekete geçen bu sonsuz kadın emeğine destek olalım ve GÖN çantalarını kullanalım. Kullanın ki, daha çok üretilsin, kullanalım ki, daha çok kadının hayatına dokunalım diyorum.
Takipte kalmanız ve farkında olmanız dileklerimle.
Sevgiler.
Evrim Gözener

www.hayatadokun.net 'ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider