Başbakanın 3 Değil 5 Olsun Revizesi ve Yeni Revize Önerileri



Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk önerisi, daha doğru ifadeyle dayatması, yeni bir noktaya ulaştı. Aslında başka ülkelerdeki ziyaretleri sırasında, o ülkelere beş çocuk önerisinde bulunurken, “tamam, bize diyor aslında” demiştik. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” değil de “gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla” olmuştu tabiri uygunsa.


Başbakan geçen günkü Gaziantep ziyaretinde, Suriyelilerin kaldığı çadırları dolaştı. Ve burada kucağına verilen ikiz bebekleri sevdi. İkizleri idare etmenin ne kadar zor olduğunu anladığını sanıyorduk. Ancak onun kafasında başka bir ampul yandı. Katıldığı nikâh töreninde, her nikâh töreninde yaptığı konuşmasına benzer bir konuşma yaptı sayın başbakan. Ancak bu sefer üç çocuk talebini revize etmişti. “Bir çocuk iflas, iki çocuk patinaj… Üç eh… Bize 4–5 lazım…” deyiverdi. Demek ki başbakan ikiz görünce coşuyor. Verilmiş sadakamız var ki üçüz görmüyor bir yerlerde!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu revizesini yaparken, çok klişe ifadeler kullanarak görüşlerini desteklemeye çalışıyordu. Örneğin eskiden Amerikan bezi kullanarak çok çocuk büyütmek zordu; ama şimdi hazır bezler var, alıyorsunuz marketten, kullanıp atıyorsunuz. Bu noktada işte kendisine başka bir revize önerisi… Bebek bezi fiyatlarına devlet tavan fiyat uygulaması başlatsın. Bunu yapmayacaksa bir alternatif öneri daha var. Yoksulluk ve açlık sınırını görüp, asgari ücretlere ve diğer ücretlere yönelik, hayat pahalılığına gösterdiği ‘cömertliği’ göstersin.

Ekonomik büyümede insan faktörünü çok önemsiyormuş başbakan. Evet, haklı… Genç ve dinamik bir nüfus gerekiyor. Ancak mevcut genç ve dinamik nüfus, işsizlikle boğuşuyor mu? Boğuşuyor. Atanamayan yeni mezun öğretmenler için neler yapıyor ki yeni nesil için bir gelecek vaat ediyor acaba?

Geçmişteki aile planlaması uygulamalarını da eleştiren Erdoğan, bunun ülkede bir kısırlaştırma hareketi olarak gördüğünü de ifade etti. Aile planlaması denen kavram, dar gelirli ailelerin kontrollü bir şekilde üremesini sağlamak içindi. Zaten kişi başına düşen milli gelir ortada. Bununla ilgili olarak görece yükselişin halka yansımadığını söylesek yanlış olmaz, sanırım. Ve gelir dağılımında böyle bir eşitsizlik varken, ‘ekonomik kalkınma’ sayesinde palazlananlar da ortada. Başbakanın bu ‘dâhiyane’ önerisini, işte bu kesime yöneltmesini öneriyorum.

Sibel Üresin diye de biri var. Bu noktada kısaca değinmek gerek… Erkeklerde çok eşliliğin yasallaşmasını istiyordu. Hatta eşine yakın bir arkadaşını ‘önermişti.’ Bence, ona bir kulak versinler! Belki bu çok çocuk ‘projeleri,’ o metotla hayata geçer! Başka şeyler de söylüyor şu aralar hanımefendi, ama bu konunun dışında… Biz sayın başbakana dönelim tekrar.

Çılgın projelerin adamı başbakan, Çin ve Hindistan örneğini verirken, orada yüksek nüfus olmasına rağmen, halkın sefilleri oynadığını kabul ediyor. Ancak, biz ‘hamdolsun’ çok iyi durumdaymışız! Bizde nüfus artarsa işler çok iyi olacakmış yani! Çin’de ve Hindistan’da, kaymağı yiyen bir tabaka varmış. E tabi, bizde gelir çok adil dağıtılıyor, hamdolsun!

Çok eskide kalmış bu kalkınma politikası anlayışı, Hitler’in Alman ırkına üremeyi emretmesine ne kadar da benziyor. Üreyerek nitelikli bir nesil beklemek ne kadar ilginç bir beklentidir öyle! Yönettiği ülkenin mevcut genç ve nitelikli insanlarını hapislere tıkan, geri kalanını da sefalete sürükleyen iktidarın, gelecekle ilgili bu öngörüsüne şaka gözüyle bakmaya devam ediyorum.

Hamdolsun, diyor. Günümüzde nüfusun %60’ı 30 yaşın altındaymış. E ne yaptınız peki, diye sormamıza fırsat vermeden, üremeye devam etmeyi önermeyi sürdürüyor. Diyoruz ki o zaman, mevcut genç nüfusla bir kalkınma modeli oluşturun da icraat görelim. Yok… Aynı tas, aynı hamam…

Her yeni doğan bir bebek, 7000 TL civarında bir borçla geliyor dünyaya. Günün birinde bebeğimi kucağıma alıp “ne vakit aldın be kuzum bu kadar borcu?” diyerek ona ilk fırçamı atacağım yani. “Borç yiğidin kamçısıdır” ilk söylediği söz olabilir! Başbakanın da bu eleştiriye cevabı “Yatırım yapıyorsun, elbette borçlanacaksın. Babalık yan gelip yatmak değildir” olabilir. “Tüccar değil, babayım ben” dersem sonuçsuz bir şekilde uzar gider mesele tabi.

“Savaşı bitirdim. Gelir dağılımını adil hale getirdim. Asgari ücreti yükseltip halkın temel ihtiyaçlarını karşılamasını sağladım. Temel hak ve özgürlükleri yükselttim. Haksızlığa karşı mücadelede halkın yanındayım.” Sayın başbakan işte bunları yapıp, gerçek refahın alt yapısını hazırlamadan, yeni hayatların geleceğine kefil olmasın.

Kaldı ki bu altyapıyı hazırlasa dahi, kadın ve erkeğin üreme kararı ve dünyaya getirmek isteyeceği çocuk sayısı özel hayatlarını ilgilendirir. Devlet “az doğur” diyemeyeceği gibi, “çok doğur” da diyemez. Tabii, bizim muktedirler sayı bile veriyor. Hamdolsun!

Doğan Özcan
Editör

www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider