Çocuğu Doğur Teşviki Götür


Devlet yeni bir teşvik planına hazırlanıyor. Başbakanın üç çocuk, hatta beş çocuk çağrısına rağmen, nüfusun ortalama yaşı 30’u biraz geçince, devlet bu ortalamanın yükselmesini durdurmak için çözüm arayışına girişti. Ülkenin geleceğini ‘düşünen’ iktidar mensupları nüfusu arttırmaya kararlı gözüküyor, anlayacağınız.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, gündemde olan çocuk teşviki uygulaması hakkında “Teşvik üzerinde çalışacağız. Avrupa’daki gibi daha güçlü bir sistemi getirmeliyiz” demiş. Türkiye’nin genç nüfus avantajını giderek yitirdiğine üzülen bakan, başbakanın çok çocuk çağrısının mantıklı olduğunu düşünüyor. Zaten aksi de mümkün mü? Hele bir düşünmesin!
500 Avro’nun üzerinde çocuk teşvikleri veren çağdaş ülkelerin de altını çiziyor. Bizde niye olmasın?(!) Tamam da bize rakam verirken, bir de o çağdaş ülkelerdeki kamu hizmetlerinin durumunu da bir söyleseler ya. O ülkelerdeki kişi başına düşen milli gelir kaçmış? Bir bilelim. O seviyeye ülkeyi bir getirin de biz de kolları sıvayalım.

Araya bir not düşeyim. Azerbaycan’da da benzer bir çalışma başlatılmış, 10 çocuk ve üzerine devlet ciddi teşvikler veriyormuş. Bakın yaptıklarına! Bizimkileri de coşturuyorlar! Hatta bu durum Sovyetler Birliği zamanında madalyayla ödüllendirilmeye ve “kahraman anne” unvanı kazandırılmaya kadar varmıştı. Ama o zaman bir soğuk savaş dönemiydi. Bu dönemin de nüfusa ihtiyacı vardı.
Acaba bizimkilerin soğuk savaşındaki rakipleri kim? Ya da yaratmak istedikleri nesilden beklentileri ne? Bu konu hakkında çok yazıldı, çizildi. Çok demeç verildi. Tekrarlamaya gerek yok.

Bu çocuk teşviki meselesine dönelim. Avrupa’da özellikle Almanya’da devletin çocuk başına ödediği paralardan bahsediliyor. Peki… Almanya’da devlet o paraları çocuk 18 yaşına gelinceye dek ödüyor. Hatta eğer bir meslek eğitimine başlayacaksa bu eğitimi de 25 yaşına kadar devlet karşılıyor. Bizim muktedirler bunun farkında mı? Bizde parasız eğitim isteyen öğrenciler onlarca yıl hapis cezası alırken, hangi gelecek hayali bu? Günümüzün popüler soru cümlesi olarak, “bu neyin kafası?”

Çağdaş ülkelere dair örnekler vermeye çalışan sayın bakan, bir kafa bulandırma çalışması yapmış oluyor. Çünkü o ülkelerdeki refah düzeyini düşündüğünüzde, kişi başına düşen milli geliri hesapladığınızda, bütün bu kriterler konusunda çok geride olduğumuzu atlıyor.
Çağdaş ülkelerde insanların temel gereksinimlerine lüks ihtiyaç muamelesi yapılıyor mu? Isınma gibi bir ihtiyacın lüks tüketim olarak değerlendirildiği kaç çağdaş ülke sayarsınız? Eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerini özel şirketlere satıp yan gelip yatan devletler çağdaş ve sosyal devlet midir? Bu gibi önemli hizmetleri satmaktan bahseden; ormanları, yeşil alanları, deniz kenarlarını sermayenin hizmetine sunanların, hala nasıl bir gelecek nesil hayali olabiliyor? Bir skor sevdası mı bu yoksa?

Bir fıkra mı yazılacak geleceğe? Mesela; bir Almanya başbakanı, Bir İspanyol, bir İngiliz, bir de Türk barda oturup genç nüfus mu yarıştıracaklar? “O da bir şey mi? Biz üç kuruşa, beş çocuk yaptırdık halka be hey!” mi diyecek bizimki?
Son olarak diyeceğim şudur. Diyelim ki çağdaş ülkelerdeki gibi 500 Avro’ya varan çocuk teşviki uygulaması başlatacaklar. Ben de diyorum ki bize gelişi o kadar zaten. Çıkın hele biraz daha!

www.twitter.com/dgnozcn

Doğan Özcan
Editör
www.hayatadokun.net 'ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider