ON


``Onuncu yazım. Rakamla 10 sayıyla da 10, ismimin ilk harfi son harfi. Birde kırk ile çarparsak Milliyetçi Hareket..``

Gülmek için bazen çaba bile sarf etmediğimiz şu günler içerisinde en çok da acıtan bir diğer unsur bizim giderek bu durumdan keyif almamızla başladı. Mutsuzluk, ve mutluluktan. Kendimizi iyi hissetmek için, birşeyler alıyor birşeyler satıyor kavga ediyor sarhoş oluyor kaçıyor kovalanıyoruz. Yapamayanlar ise bu aktiviteleri, hep mutsuz kalıyorlar.


Öyle bir ülke hayal edin; motorsiklet üzerine binebilen serserilik yapabilen, asi ve sistemden düşmanı ararşistlerin hepsi doktor olsun. Öyle bir ülke tezahür edin, açılan davaların tazminatlarıyla bir milyon sucuk satın alıp vatandaşa dağıtan sahtekarların bu motorsiklete binenleri yönettiğini. Harley-Davidson’a binmek bu ülkede lüks olmuş ise, insanların 10 liraya alacakları kahve için birbirleriyle yarışmaları çok da doğal karşılanmalıdır.

Derdimiz, hep yardım etmek. Hayata başlarken, bizim ile aynı imkanlara sahip olamadıkları için hayal ettiklerini bireyler gerçekleştirebilsinler diye. Insan olarak evrimleştiğimiz süreç içerisinde de pek tabii birbirini yiyen kabileler oldu. Halen var. Bunu doğal saymanın bir getirisidir mutlu olmak ve mutsuz olmak.

Kavramlar hep takip edilen, aklımızı ve fikrimizi meşgul eden bizi dönüştüren ve bir hayvandan daha tehlikeli yapan öğretilmiş gerçeklikler değil midir? Ki gerçek doğada o kadar farklıyken. Halen inanmaya çalıştığım dünya üzerinde yaşamanın çok değerli bir tecrübe ve seçmediğim bir beden içerisinde seçmediğim insanlar arasında büyümenin tadına vara vara yaşamanın mümkün olabileceği. Bir kavramdan bir fikirden bağımsız olarak. Takip ederek hemen hemen hiç birşeyi öldürmeden olabildiğince az tüketerek yaşamak...

Dağıldım ve dağılarak yazmak istedim. Çünkü, peri masalı sona erdi. 1,2,3,4,5,6,7,8,9 ile bitti tüm sayılar. 0 nerede pekii. başlangıç noktasında. Yanii bu gün bir adet 1 aldım, yanına sıfır koyunca 10. oldu birden bire. Sanki başlayıp 1 ile sonra hiç bir yere gidememiş gibi. 1 vardı elde sonra 0 oldu.

Nereden nasıl bakmak istersek bakalım, sürecin sonu var elbette. Herkesin asla kabul edemediği ayrılıklar uzun süreli veya süresiz korkutucu oluyor mutluluk/mutsuzluk içerisinde.

Fakat bir gerçek suratlara tokat gibi çarpıyor ve dertlerimizin ortak noktalarını oluşturuyor düşüncesindeyim. İnsanlar birbirlerini sevemiyorlar ezilmedikleri sürece. Kendisinden üstün olarak saymadığı veya uzaktan hayranlık duymadığı herşeye karşı korkunç derecede mesafeli ve benciller. Bu ne hayatta kalma savaşı, nede birer güdülenim. Ne iç güdü nede başka birşey. Sokakta bir kedi ile konuşan insanın cümleleri, birden çocukluğuna geri dönmesi veya bir köpek ile sohbet eden dertleşen insanların hiç biri bu tür davranışları bir insan ile kurmuyor. Kurmayı denerse alacağı cevap basittir çünkü. ‘‘Düzgün konuşsana! ne çocuk gibi saçmalıyorsun’’ Soru önemli çünkü saçmalamak yada saçmalamamak bir yerde işin temeli , özü oluyor. Kime ve neye göre hangi kültürün hangi kuralına göre.

Belli ki birden bire eskiye dair olan herşeyi yok edemeyeceğiz. Zamanla kendi içerisinde toplumlar kültürlerini tartışıp, kendilerine zarar vermediklerine inandıkları değerleri de cımbızla çekip yeni fikirler de inşaa etmeyecek. En azından bu sürecin arap ülkeleri ve etrafı için 3012 yılına kadar yolu olacaktır. Gelişmiş ülkeler, ikinciler, üçüncüler böyle sürüp gidecek çünkü, bir yerde tek otorite ekonomi içerisinde olduğu sürece, birileri kendi refahları için, daha doğmamış ve doğacakları aileleri seçmemiş hayatları yok ediyorlar.

Bu kadar sefil ve acımasız, adi ve bencil bir dünya içerisinde mutlu olmak yada olmamak önemli bir kavram değil, inanmamızı istedikleri bir yalandan öteye geçemiyor. Problem mutlu olmak yada mutsuz olmak değil, sadece yaşayıp görmektir. Kimilerine göre iz bırakmak, kimilerine göre tadları aramak, kimilerine göre aromalar yapmak... böyle sürer gider.

Sonuçta, 1 yoktu, 0 da yok. Bunlar uydurduğumuz ve bilinçli tercihlerle takip ettiğimiz, bazen bir canlıyı saymak için, bazen ölüleri saymak için, bazen boş kovanları saymak için, bazen ağırlığına göre hayvan kesip yememiz için uydurduğumuz,

Kendimize ait bir dikdörtgenin köşelerinde yaşamamız için kurallar ile koruduğumuz, gerçeklik palavralarıdır.

Okan Yaşarlar
www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Tarihsel Süreçte Kadın İstihdamı