Kadına Şiddet ve Şiddetin Kaynağı


Kadına şiddet uygulayan erkeğin ruhsal olarak hasta olduğu görüşü, genel olarak kabul gören bir görüştür. Buna katılabiliriz. Ancak bu şekilde kişisel düzeye indirgersek kadına yönelik şiddetin toplumsal bir hastalığın sonucu olduğunu göz ardı ederiz. Toplumun önyargılarının, tabu ve baskıcı kurallarının hastalık yayıyor olması, erkeklerin psikolojik olarak bir hastalığı birbirine bulaştırabilir olmasından daha gerçekçi bir sonuç olacaktır.


Önyargı, güce itaat isteği, zayıfın veya sayıca az olanın güçlü ve çok olanın yönetiminde
olması gerektiği düşüncesi, fiziksel gücün zekâya tercih edildiği ilkel dönemden kalan
eğilimler (daha çok sayılabilir) gibi sayabileceğimiz konu başlıkları şiddetin kaynağını
açıklamakta bir ölçüde yeterli olacaktır. Erkeğin, toplum tarafından din ve gelenek gibi
unsurlarla egemen güç sayılmasıyla diğer taraftaki kadın (sayıca üstün bile olsa) itaat etmeye
zorlanır.

Çünkü iş, kadın ve erkek eşitliğine geldiğinde çoğunluk hakimiyeti düşüncesi de ortadan
kalkar. Zaten başlı başına çoğunluğun mutlak üstünlüğü bile hastalık için yeterli bir bulgudur.
Kadına yönelik şiddeti besleyen de yine aynı baskıcı zihniyetin yarattığı kadının erkeğe
hizmet etmesini öneren, hatta dayatan algıdır.

Aslında dünyadaki diğer tüm şiddet türlerinin de kaynağı iktidardakinin mevcudiyetini
koruma arzusudur. Mahalle kavgası mahalle kabadayısını seçer. Siyasette muhalif düşünceler
iktidar tarafından uygulanan psikolojik şiddetle ortadan kaldırılır. Evde kadının başkaldırma
ihtimali her gün düzenli olarak ruhsal ve fiziksel şiddetle ortadan kaldırılır. Hak arayan,
polis copuyla dövülür. Anne çocuğuna, öğretmen öğrencisine otorite sağlamak için şiddete
yönelebilir. Dolayısıyla şiddetin kaynağı insanın iktidarı koruma arzusudur. Onun kaynağıysa
toplumun güçlüye verdiği aşırı değerdir.

Görülüyor ki şiddetin kime, kim tarafından uygulandığının bir önemi yok. Çünkü asıl
sorunumuz bambaşka… Toplumun bu iktidar hastalığının sonucudur şiddet. Yara düşünün.
Kanıyor. Bizse kanamanın dağıldığı yerleri sürekli temizliyoruz. Her seferinde temizleniyor,
ama yine kan oluyor etraf. Neden? Çünkü yara duruyor. Hatta kangren olmak üzere…

Egemen olma arzusunun olmadığı toplumda şiddet olmaz. Ötekiler yaratılmaz. Ancak güce
tapınmayı öğütleyen toplumsal normların ortadan kalkmasıyla bu sağlanır. Evet, bu çok
zor. Ama en azından biraz hafiflettiğimiz zaman bile farkı göreceğiz. Çok mu ütopik şeyler
söylüyorum? Eğer bu ütopyaysa hiçbir şiddet sorunu çözülemez ki. Şiddet ağır cezalarla
yargılanacak bile olsa caydırıcılığı çok fark etmeyecektir. Yara iyileşmediği müddetçe…

Görüldüğü gibi kadına karşı şiddetin çözümü genel olarak şiddetin kaynağını ortadan
kaldırmaktan geçiyor. İktidar hırsı… Gücü elinde bulundurma hırsı bir kelebekte olsaydı, bir
kanat çırpışıyla dünyada fırtınalar kopardı.

Doğan Özcan
Editör

www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.


Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider