DAR VAKİT SAPKINLARI

Yine bir gün batımı şehrin tam ortasında. Hem de nasıl bir gün batımı… Gökyüzünün maviden kızıla geçtiği o sancılı ve acıtan dar vakitlerden biri. Şehrin ortasında insan yığınları… Yüzleri yerde, ruhları kan ağlayan… Tepesinde kopan anlık kıyametin farkında olmadan… Her gün tekrar eden bir nöbet değişimi tekrar yaşanırken, günün nöbeti vukuatsız teslim etme çabasının sıkıntısı bu saatlerde yaşanan sancı. Hızlı hızlı, koşar adımlarla yürüyen ifadesiz yüzler kendi dertlerine düşmüş umursamadan yukarıda olanları menzillerine odaklanmışlar. Dar vakit sapkınları onlar. Adeta gözleri dönmüş iyinin, daha iyi’nin, en iyi’nin ve hatta en iyi’nin de en iyisi’ne sahip olma çabasında. Daha iyi’nin adını koyamamışken bile…


Işığın en güzel tonu bu. Karanlığa çalan kızıl, ah bir yukarı baksalar! Tadını çıkartsalar! Bu yüzden ışığı yansıtamıyorlar, zaten kaldı ki çoktan beri saydamlar dar vakit sapkınları. Işık bir taraflarından girip öbür taraflarından çıkıyor. Aslında yansıtmaları gerekirdi ışığı etrafındakilere, etrafındakiler de kendi etraflarındakilere yansıtsınlar diye ama nafile… Hızlı hızlı, koşar adımlarla, kapanmış gözlerle bu gidişlerin tek amacı varacakları menzile varmak ya gerisi kimin umurunda!

Kimlerinin gözleri yanıyor ya ne mutlu onlara. Ne mutlu ki ruhları pisliklerden temizlenme arzusunda. Belli ki çaba içerisinde, mücadele içerisinde ruhları, pisliklerini dışarıya açılan kapıları olan gözlerden atmak için. Sakın yıkama, ıslatma kapılarını. Bırak o işi ruhuna, engel koyma önüne onun. Sakın onun işini ondan daha iyi yapacağını sanma, dokunma gözlerine, kanlanacak korkma!

Dar vaktin ortasındayız, teslim olmayı kabul etti ama olması gereken şekilde olacak ve o da bunun farkında, direnmek değil kesinlikle yaptığı. Güneşin neredeyse tamamı batı ufkunda kaybolmaya başladı bile. Gecenin ilk adımları, ayak sesleri başları önlerinde yürüyenlerin gözlerinden duyulan. Bakmayın güldüklerine, onlar da farkında değiller zaten. Her gülüşle gözlerden saçılan, çilenin hafif kıvamlı ifrazatından başka bir şey değil nihayetinde. Her kahkahada duyulan, ruhların acı çığlıkları değil de ya nedir?

Bari sen yapma! Yetmez mi artık? Ne olur yalvartma!

Nihayet. Nihayet, dar vakit bitti ve gece nöbeti tamamen teslim aldı. Bundan sonrası günün ilk ışıklarına değin onun sorumluluğunda, o karar verecek, ya onun olacak ya da gülmeye devam edeceksin saça saça ruhunun kanlarını etrafına.

Bora İnce
 
www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider