Posts

Alternatif İş Yöntemleri - 1 Yarı Zamanlı Çalışma

Image
Özellikle kriz zamanlarının değişken arz-talep dengelerine cevap veren yarı zamanlı çalışma biçimi, yasal düzenlemelerin eksikliği yüzünden çalışanlar için dezavantajlar yaratsa da, gün geçtikçe önem kazanmaya ve tercih edilmeye başlanmıştır. Uluslararası İşçi Organizasyonu Anlaşması’nın 175. maddesinde yarı zamanlı çalışma, ‘iş yerinde normal çalışma saatlerinden daha kısa sürede çalışma’ olarak tanımlanır. Bu tanım, Türkiye’de de, 2003 yılında yürürlüğe giren Yeni İş Kanunu’nun 13. maddesiyle beraber kabul edilmiştir. Yarı zamanlı çalışma özellikle 1990 sonrasında gelişen bir olgudur. İlk olarak daha düşük nitelikli işlerde, geç saatlere kadar açık kalması gereken iş merkezlerinde (süpermarket, mağaza, restaurant…vs) uygulanırken günümüzde; uzmanlık gerektiren işlerde ve yönetim kademesinde de uygulanmaya başlanmıştır. Yarı zamanlı çalışma, daha çok iş hayatına girmeye hazırlanan öğrencilerin, kadınların ve emeklilik sonrasında iş hayatına bu şekilde devam etmeyi tercih eden...

EV EMEĞİ SÖMÜRÜLEN KADININ ÇALIŞMA YAŞAMINDAKİ ROLÜ

Image
Kadının işgücü piyasasındaki konumu ve eğitim imkanlarından yararlanma durumuna bağlı olarak yoksulluğunun iki belirleyici özelliği karşımıza çıkmaktadır. İş piyasasında kadınların ikincil konumda olduklarını gösteren pek çok veri mevcuttur: İşgücü piyasasına katılımın düşük olması, katılım sağlandığında düşük ücretli işlerde istihdam edilme, kayıt dışı sektörde çalışma, fason çalışma, ücretsiz aile işçisi olma, elde edilen gelir üzerinde, (özellikle kırsal alanlarda), söz sahibi olmama-gelirden yoksunluk vb. gibi göstergeler bu farklılıkları belirlemektedir. Kadınların işgücüne katılımı, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olarak kabul edilmekle birlikte, işgücüne katılım oranları düşük olup, yıllara göre azalma göstermektedir. Kanunlardaki eşitlikçi yapıya rağmen, kadının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların oluşamaması bu düşüşün önemli nedenlerinden biridir ve Türkiye’de kadın istihdamı temel sorun alanlarından biri...

GEÇMİŞE DAİR GÜLÜMSEMELER

Image
Bazen düşünüyorum zaman çok çabuk mu geçiyor, diye. Oysa yaşarken “Ne kadar da uzun geçti!” dediğim zamanlar olmuştur. Hele ki sıkıntılı ve üzücüyse yaşanan anlar o zaman geçmek bilmez zaman. Ama mutluysan nasıl geçtiğini bile anlamıyor insan, doyamıyor geçen anlara. Daha dün gibi sanki okul yıllarında yaşadıklarım ama bir de bakıyorum ki mezun olalı yirmi kış, yirmi yaz geçmiş. Zaman duracak değil ya, tabi ki geçecek; önemli olan onun ne kadar çabuk değil, ne kadar dolu geçtiğidir bence. Ben memnunum yaşadığım hayattan, her döneminde elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Süper başarılı olamasam da çabalarım boşa çıkmadı en azından. Elimdeki imkanlarla yapabildiğimin fazlasını yaptığımı düşünüyorum. Önemli olan geri dönüp baktığında gülümseyebilmek anarken geçmişi… Ben de bazen kasvetli kış gecelerinde yapacak bir şey yokken, alıyorum kahvemi elime oturuyorum camın önüne. Hırçın Karadeniz’ i seyrederken dalıp gidiyorum eski günlere. Yaşadığım güzel kötü ne varsa düşünüyorum, h...

Direnç

Image
Geçen gün okuduğum bir haber, çok değerli bir öğretmenim ile yaptığım sohbet sonrası tutamadım kendimi, ‘‘direnç’’ ve ‘‘direnmek ‘’ hakkında birşeyler yazıp çizmeden, düşünüp birşey çözemeden.. Direnç evren içerisin de bir yasa herşeyden önce. Gezegenlerin itme ve çekme kuvettlerini birbirlerine uyguladıkları dirençler olarak görmekte mümkün (iyi ki görülmemiş ve bilim bu kadar ilerlemiş) veya güneşte olan patlamaların yarattığı manyetik dalgalara direnen ufacık dünyanın üzerinde kalkan görevi gören tabakaların dirençleri de öyle. Haliyle ‘‘direnç’’ bir çok bilimsel ispatların en kabaca başlıklarından biri olabilir. Daha da ileri gidecek olursak, hayatın oluşmasıda bu direnme kuvvetine bağlı olarak şekil almış olabilir mi? (Elbette olamaz, otur yerine bir kur-an oku ve sus..)  Kişiel olarak bende saçma sapan dogmalara direnerek birşeyler yapmaya çalışıyorum hayatımda. Direnmek çok metaforik anlamda herşey kadar somut ve aynı zamanda somut olarak bakılan her fikir içerisinde...

Tozlaşarak Değil Sevişerek Ürüyoruz

Image
Konuşulması ‘toplumun gelenekleri’ gereği uygun görülmeyen cinsel yaşam, konuşulmadığı müddetçe doğru dürüst yaşanacağa benzemiyor. Ancak toplum baskısı ortadan kalktığında, insanların nasıl bir cinsel yaşam isteyeceğine karar verebiliriz. Ya da üç aşağı, beş yukarı bir veri istersek, internet ortamında yapılmış cinsel yaşam anketlerine de bakabiliriz. Bunlardan güvenilir olanlar arasında bir seçim yapmak istediğinizde, Aile Sağlığı Araştırmaları Derneği (ASAD) ve Tempo Dergisi’nin 2009 yılında internet kullanıcıları arasında yaptığı cinsel yaşam anketinin sonuçlarına ulaşıyorsunuz. O günkü anket, toplumda çok ciddi bir dönüşüm olmadığından, bugün de geçerli sayılabilir. Erkek Çok Eşlilikten Yana Anketin sonucunda, %66 oranında erkek çok eşlilikten yana olduğunu söyledi. Bu oran kadınlarda % 26 ve bu da aslında hiç düşük bir oran değil. Hatta kadınların %5 oranında tanımadığı biriyle “one night stand” ilişkilere açık olduğu sonucu çıkarken, erkekler tanıştırıldığı biriyle bunu ...

HAYATIMIZA DOKUNAN SON KARAGÖZ USTASI: ORHAN KURT

Image
Bilen bilir antropolog olmanın dışında piyano öğretmenliği de yaptığımı. Karagöz’le gerçek tanışmam öğretmenliğim sayesinde oldu. Bir gün ders sırasında benim delikanlılardan biri: “Öğretmenim benim dedem Karagöz yapıyor” dedi. “Nasıl yapıyor?” dedim. “Hem yapıyor, hem oynatıyor öğretmenim.” cevabını alınca her zamanki gibi “Orhan Bey’le mutlaka bir ropörtaj yapmalıyım” düşüncesi belirdi üzerinize afiyet. Orhan Bey, ülkemizdeki her çocuğun tanıması gereken dünya şekeri bir dede. Akademik eğitimi İnşaat Mühendisliği üzerine. Mühendis olarak, sanatçı ruhuyla eski eser tamirciğine soyunmuş; Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, Rumeli Hisarı, Edirnekapı Surları gibi İstanbul’daki birçok tarihi yapıyı restore etmiş, ayrıca; müzikle, sporla ilgilenmiş, Milli Güreş Hakemliği ve Güreş Antreörlüğü yapmış ve özel ilgi alanı olarak da Karagöz yapmayı ve oynatmayı Hocası Ragıp Tuğtekin’den öğrenmiş. Ustası Ragıp Tuğtekin’e 23 yıl çömezlik yaptığını ileten Orhan Bey, “Karagözcüler, 3 bilem...

Sayma Kurnazlığı

Image
"İran’da Ancak Ölü Bir Kadın Özgür Bir Kadındır." Erika Friedl Kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılığın toplumsal kültürel farklılığa dönüştürülüp eşitsizliğin ve erkek egemenliğinin meşrulaştırıcı gerekçesi sayılması bin yılların ötesinde günümüze kadar ulaşan ve dolayısıyla zamana ve değişime karşı en dayanıklı ideoloji kalıbı olduğunu kanıtlayan bir anlayıştır ve kadının toplumsal olarak bastırılmasının bir gerekçesini oluşturur. Kadınların nasıl giyinmeleri, nasıl davranmaları gerektiği, ne zaman sınırı aşıp cezalandırılacaklarına karar verilmesi ve cezanın uygulanması hep erkeklerin tekelinde sayılır. Kadın kimliğini yok etme çabası içindeki erkeklerin var olan bu eşitsiz durumu meşrulaştırmak için “köklerimize, geleneklerimize geri dönüyoruz” ifadeleriyle süsleyip toplumdan soyutladıkları kadının kimliksizliğini haklı çıkartmaktadırlar. Kimliksiz kadınlar yaratmanın, İslam rejiminin hedeflerinden biridir. “TOTALİTER BİR REJİM” çok sesliliği bireyselliği...

Boşanan Çocuklarımız Değil

Image
Ne heyecanlarla başlar insan evlilik yolculuğuna. Sonra ne emekler sarf eder bir yuva kurabilmek ve o yuvayı ayakta tutabilmek için. Yıllar içerisinde yaşanılanlar ilişkiyi zedeler, maddi sıkıntılar etken birde bakmışsınız ki bir gün en çok sevdiğiniz kişiyle düşman olmuşsunuz. Zorlarsınız sınırları, artık sevgi bitmiştir, ama çocuklar için sürmeli bu evlilik dersiniz kimileri uzun yıllar sürdürebilir bu şekilde, kimileri ise bir yerde pes eder. Her iki durumda da yapılan yanlışlardan, verilen yanlış kararlardan en çok çocuklar etkilenir. Gelişme kişiliklerini oluşturma çağlarında sürekli anlamadıkları çatışmalara maruz kalan bir çocuktan sağlıklı davranışlar bekleyemezsiniz. Bunun olabilmesi için büyük bir emek gerekir, bilinçli bir emek. Bunu yapabilen yok mu tabi ki var. Ama bunun yanında sadece kendini düşünen çocuğunu hiçe sayan o kadar çok ebeveyn var ki. İşte bu ne yazık ki toplumumuzda giderek çoğalan bir bölümü oluşturmakta… İnsanlar zaman içerisinde de karakter değişi...

Ezber

Image
‘’Ezber eğitime hayır, ezber düşüncelere hayır, bizi okullarda ezber eğitimle eğittiler bu nedenle yaratıcı olamıyoruz vs..’’ En büyük ezberciliğin temsili olsa gerek. Bir problemi analiz edip de değiştirmemek için, hiçbir çaba sarf etmemek… Leşçil-avcı-toplayıcı olarak evrilen insan hayatında, en harika problemlerden bir diğeri, doğa içerisinde algılanan verileri sınıflandırma şeklidir. Veri sadece bilgisayar dünyasında insan beyninin hard-disk olarak adl,andırılmasından çok, gördüğünüz yaprağın yeşil, çok yeşil uzaktan görülen bir yer varsa ‘‘orman’’ olur. Tek tek ağaçları saymak ve yeşiller diyerek konuyu kapatamıyoruz dil problemi nedeniyle, çünkü detaylandırarak gruplandırmak bir düşünce şekli ve algoritması olarak çalışıyor. Uzun saçlı sarışın insanlar erkek ise, kesin viking! yargısı da buradan geliyor. Pritimif olmak için çabalayıp, kravatlar ile birbiri ile yarışan alfa-erkekleri de öyle. Görülen- gözüken - bakılan kavramları üzerine ayrıca yazmak istesem de ‘‘ezber’’ ...

Çocuğun Cinsel İstismarı Davaları Neden Bu Kadar Uzar?

Image
N.Ç. davası neden uzun sürdü? Bir çocuğun tecavüze uğramış olması, hem de birçok kişi tarafından tecavüze uğraması onu bu kadar net bir şekilde mağdur yaparken, mahkemeler daha neyi araştırır ve bu kadar yıl neden bekler? Yakın bir zaman önce başka bir tecavüz olayı daha oldu. Sakarya’da 14 yaşındaki bir kız çocuğunun cinsel istismarı davasında, aralarında polislerin de olduğu 34 kişi tarafından tecavüze uğraması soruşturuldu yaklaşık üç ay önce. Bir tecavüzün varlığını anlamak için çok uzun araştırmaya gerek var mı? Ancak geçmişte verilen kararlara baktığınızda, N.Ç davasındaki gibi 13 yaşında bir kızın ‘kendi rızası’ olabileceği konuşulabiliyor. Gerçi yapılması beklenen düzenlemelerle, bu ‘kendi rızası olması’ terk edilebilir. Peki, toplumun algısından silinebilecek mi? Biz davaya dönelim. 14 yaşındaki kıza tecavüz eden polis müdürü yurtdışına kaçtı. Davada yargılanan 20 kişi de tahliye edildi. Sanık aileleri, mahkemeyi izlemeye gelen kadın örgütlerine sözle tacizde bulunara...

Kadın İşgücü İstihdamında Alternatif Yöntemler ve Esnek Çalışma Saatli İşler

Image
Kent hayatının getirdiği hızlı yaşama koşulları kadınların iş hayatıyla ev sorumluluklarını bir arada götürememesine sebebiyet verir. Bu nedenden dolayı birçok kadın ya evlendikten ya da çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatından çekilmeyi uygun bulur. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi, toplumumuzda kadının birincil görevi  ev düzenini ve aile bakımını sağlamak ve bu düzeni korumaktır. Kadının bu kimliği çoğu zaman özel hayatıyla kariyeri arasında bir seçim yapmasını zorunlu kılar. Bu türden vakalar genelde işinden ayrılır ya da tam zamanları bir işletmede çalışmaktansa alternatif iş yöntemleri arayışına girer. Bu haftadan itibaren birkaç hafta boyunca, bu alternatif iş yöntemleri ve bu yöntemlerin hem kadın hem de işletme açısından durumunu sizlere anlatacağım. Alternatif Çalışma Yönetemleri: İşveren Bakış Açısı, İşgören Algısı Alternatif iş yöntemleri denilince akla gelen ilk seçenekler yarı zamanlı ve  dönemsel çalışmadır. Sanayi Devriminden günümüze çalışma k...

DOLANIP DURAN BUNALTI

Image
Hepimizin bir hikayesi var. Hiç kimseninkini küçümsemiyorum, bu bendeki bunaltı ne zaman patlayacak, diye düşünüyorum. Ve bekliyorum. Öyle bir şeyle karşı karşıyayım ki monotonluk, sorumluluklar, geçirdiğim rahatsızlık… Dişlerimi sıkıyorum, yalnızlık tek başınalık… Aklımda ve bedenimde devleştiriyorum sorunları. Bir iç çöküş yaşıyorum. Aslında düşünüyorum da hepimiz aynı hayatları yaşıyoruz, zamanlar ve yollar farklı ama aynı yerden başlayıp aynı yöne doğru sıralı bir biçimde gidiyoruz. Bazen beni yanlış tanıyanlar var ve olacak da. Kendini bir şey sanan, ukala, kendini beğenmiş biri gibi görenler; aslına bakarsanız kendimi hiçbir halt sanmam, sanmıyorum. İhaneti gördüm, ölümün kara yüzünü öptüm, acının tarifini yaptım. Yalnız kaldığımız zamanlar, eve gelip üstümüzü değiştirip, ev haline büründüğümüz asıl halimiz. Kalan zamanlarda birbirimizle oynuyoruz. Yaşamda asıl olan acıdır, yaşamın güzel yanı acılar arası mutluluklardır. Zannedersiniz ki asıl olan mutluluktur ama öyle de...

KORKUSUZ KAHRAMANLAR: LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR

Image
Lösemi, çoğunluğunu çocuklarımızın oluşturduğu bir hastalık… Mücadele gerektiren uzun bir tedavi süreci var ne yazık ki. Çocukluk çağı lösemilerinde esas olan ilaçla tedavide 3- 3.5 yıl süren kemoterapi sonunda % 85'lere varan oranda tamamen iyileşme sağlanıyormuş. Tabi ki bu maddi manevi yorucu bir yolculuk... Tedaviye cevap alınamayan vakalarda ve bazı özel durumlarda ise kemik iliği nakli uygulanıyormuş. Başarı oranı %5- 10 civarlarındaymış. Hiç de küçümsenecek bir oran değil bu bence. Kemik iliği nakli için tabii ki donörlere ihtiyaç var, bunu hepiniz biliyorsunuzdur zaten. Duyarız ama duyarsız kalırız, diyorsanız bu yazıyı okumanıza gerek bile yok. Çünkü benim amacım yardımcı olmak isteyip nasıl olacağını bilmeyenlere, korkup çekinenlere yardımcı olabilmek için yol gösterebilmek. Önce bu konu hakkında kısa bir bilgi edinelim isterseniz. Kimlerden kemik iliği ana-kök hücreleri alınabilir: 1- Doku grupları (HLA) uygun kardeşlerden veya nadiren diğer aile bireylerinden (A...