GECE


Gece, o kadar meşguldür ki bizleri huzurlu kılmak için hangi birimize yetişeceğini bile şaşırdığı olur. Sabahın ilk ışıklarına doğru eli ayağına karışıp martıların maskarası bile olur bu uğurda. Her günün gecesi, her günün sabahına doğru aynı şeyler defalarca tekrar eder durur. Defalarca aynı durumla karşı karşıya kalmasına karşın dünyanın kurulduğu ilk günden bu yana bir nevi kendini tekrarlamadır aslında gerçekleşenler. Tıpkı bizler gibi yılmadan, usanmadan…


Aslında hep vardır o ama günün ışıması ile iyiden iyiye kendini ortaya çıkaran güneşin karşısında biçare kalır, direnemez ve bekler kendi zamanını, güneşin batmasını özlemle bekleyerek. Güçsüzdür onun karşısında belli ki, direnmesi söz konusu dahi olamaz. Olamadı, olamıyor ve olamayacak… Sabırlıdır gece, olgun ve siyah… Ters gelir bizlere varlığı kendi varlığımızın karşısında zira bizler uyurken o ortaya çıkar. Zıt görünür kimimize, ekseriyetle gece uykusunu tercih edenlere. Güneşin batışı ile her yeni gün aynı heyecanla oturur tahtına, iyice yerleşir ve bizlere bakar yukarıdan kimi, nasıl huzurlu kılayım diye. Yukarıdan bakışları bizlerin yukarıdan bakışlarımıza asla benzemez. Yukarıdadır, istemese de yukarıdan bakacaktır o. Halbuki bizler, biz küçücükler hiç utanmadan sıkılmadan yine bizlere bakarız yukarıdan onun aksine huzur veremeden. Aşağılık yanlarımızı örtbas edebileceğimiz sanrısı ile zavallı bir umutla, beyhude bir çabadan öteye geçemeyen yukarıdan bakışlarımız…

Nasıl da yataklarımızın yolunu tutarız ertesi güne vücutlarımızı hazırlamak adına. Nasıl da mışıl mışıl uyuruz yumuşacık yataklarımızda. Nasıl ki hak ederiz her şeyin en iyisini, en güzelini aynı şekilde uykunun da en güzelini, en rahatını hak etmişizdir kendi adlarımıza. Tıpkı acımasız bir katilin bile kendini savunacak haklı sebepler ortaya koymasına benzer sözde iyiliklerimizden dolayı özde iyilikleri hak ettiğimize olan inancımız. Birbirimizi kandırabiliriz hatta yeri geldiğinde kendimizi bile ancak geceyi kandıramayız. Olsa olsa ancak teşebbüste bulunabiliriz ancak o, siyahın da vermiş olduğu gücü ve sağduyusu ile kanmaz. Yine siyahtan aldığı asalet ile sadece alttan alır, görmezden gelir. O kadar asildir ki bütün bu soytarılıklarımıza karşın bırakın dalga geçmeyi, tebessüm bile etmez.

Gece örtbas edicidir, kapatır, şans verir belki de güne karşı olan güçsüzlüğünden dolayı günün işini kolaylaştırmak adına. Bizim bile farkına varamadığımız utançlarımızı örtbas etmek asli vazifesidir pek bilinmese bile. En büyük utançlarımızı örtbas etmek işten değildir onun için. Kurtarır bu şekilde bizi kendimizden, vicdanımızdan. Şımartmaz aslında tüm bu bizi temizleme çabaları sırasında. Otoriter bir  baba gibidir kurtarır, korur ama asla şımartmaz. Oysaki gün bize ışık verir, ışıkla karanlığa boğar gecenin asil siyahının ışığının aksine.

Göremeyiz, bilemeyiz, anlayamayız. Gözün gördüğü yeter bizlere. Günün oyunundan başka bir şey değildir onun için basit ama bizler için cazip olan bu jest. Bizi kendimizden uzaklaştıran bir tuzak, sebepsiz ve yersiz kahkahalara boğan riyakâr bir dost…

İyi görünen, kötü görünen, cezbeden, itici ve ürküten ama susan, bekleyen ve içinde eriten…

Örter üzerimizi ipekten bir yorgan gibi. Alır yükümüzü, yıkar yüzümüzü, temizler ve yeniler bir melek gibi. Nöbet tutar başımızda sırasını güne devredene dek, gözünü budaktan sakınmayan bir savaşçı gibi.

Bora İnce

www.hayatadokun.net ' ten alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar – III: İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde Cam Tavan : (Glass Ceiling) Sendromu

Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar - I: Cinsiyete Dayalı Sorunlar

Ayran da İyidir, Rakıdan Sonra İyi Gider